Organik Tarımda Zararlılar ile Biyolojik Savaş
Organik Tarımda Mücadelede Biyolojik Savaş
Yetiştirilen bitkilerin zararlıları ile beslenen diğer canlılara, doğal düşmanlar denilmektedir. Bunların zararlılar ile savaşta kullanılmasına da biyolojik savaş denilmektedir.
Biyolojik savaşın temelini doğal dengenin korunması, eğer bozulmuş ise sağlanması oluşturur. Doğada yararlılar ve zararlılar belirli bir denge içinde yaşarlar. Biyolojik savaş bu dengenin uzun süre korunması ile başarılı olabilir. Bu dengeyi bozan unsurların başında insan gelmektedir. Kültür çeşidinin değiştirilmesi, uygun olmayan savaş yöntemlerinin uygun olmayan zamanlarda ve şekillerde devreye sokulması gibi nedenlerle de bu denge bozulabilir. Biyolojik savaş yönteminin özelliklerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
- Biyolojik savaş çevre sağlığına olumsuz etkisi olmayan bir tarımsal savaş yöntemidir.
- İnsanlara, evcil hayvanlara zararlı bir etkisi yoktur.
- Biyolojik savaşta yalnızca hedef alınan zararlı etkilenir.
- Biyolojik savaşta zararlıların dayanıklılık sorunu yoktur.
- Biyolojik savaş ilk yapılan belirli bir çabadan ve masraftan sonra kendi kendini sürdürme özelliğindedir. Bu nedenle düşük maliyetle amaca ulaşmayı sağlar. Hatta denge kurulduktan sonra masraf gerektirmez.
- Biyolojik savaş etmenleri oldukça aktif olup, zararlıların düşük popülasyonlarında da varlıklarını sürdürebildikleri gibi, konukçularını arayıp bulma özelliğine sahiptirler ve üreyip çoğalarak kimyasal savaşın tersine, gittikçe artan bir etkiye sahiptirler.
Ancak biyolojik savaş yöntemi tüm bu olumlu özelliklerinin yanı sıra, bazı olumsuzluklara da sahiptir. Tüm zararlıların onları baskı altında tutacak etkili bir doğal düşmanı yoktur.
Ayrıca biyolojik savaş çalışmaları belirli bir bilgi birikimi, iyi bir biyoloji, entomoloji ve ekoloji bilgisi gerektirir. Yürütülen biyolojik savaş çalışmalarında, biyolojik savaş etmeninin, zararlıyı baskı altına alabilmesi için çevre faktörlerine, kültür bitkisinin, zararlının ve kullanılan doğal düşmanın türüne, uygulanan diğer savaş yöntemlerine bağlı olarak belirli bir sürenin geçmesi gerekir. Bu süre içerisinde belirli bir zarara da katlanmak gerekebilir. Bu, özellikle doğal dengenin kurulması istenen çok yıllık bitki türleri için geçerlidir. Bu nedenlerle biyolojik savaş sabır gerektiren bir yöntemdir.
Organik Tarımda Mücadelede Biyolojik Savaş Etmenleri
Doğal düşmanlara; biyolojik savaş çalışmalarında doğrudan kullanılmaları durumunda biyolojik savaş etmeni adı verilir. Biyolojik savaş etmeni olarak kullanılan organizmalar başta böcekler olmak üzere, akarlar, omurgalılar, salyangoz ve mikrobiyal savaş etmenleri adı da verilen fungus, bakteri, virüs, protozoa, rickettsia, nematodlardır. Biyolojik savaş çalışmalarında sıklıkla kullanılan doğal düşmanlar başta böcekler olmak üzere, akarlar ile fungus, bakteri ve virüslerdir.
Biyolojik savaş etmeni böcekler ya parazitoit ya da predatör olarak yaşar. Yaşamını tek bir zararlı böcek üzerinde tamamlayan ve onu belirli bir süre sonunda öldüren organizmalara parazitoit adı verilir. Yaşamını birden fazla böcek bireyi üzerinde tamamlayan organizmalara predatör adı verilir. Bu yararlı böceklerin beslendiği zararlılara da konukçu adı verilir. Parazitoitler konukçularında ya iç ya da dış parazitoit olarak yaşar. Parazitoit böcekler konukçularında saldırdıkları döneme göre de; yumurta parazitoiti, larva parazitoiti, pupa parazitoiti, ergin parazitoiti, yumurta-larva parazitoiti, larva-pupa parazitoiti gibi isimler alırlar. Bu arada bazı böcekler, parazitoit böceklere saldırır ve onları öldürerek parazitoitler aleyhine yaşarlar, bunlara da hyperparazit adı verilir ve biyolojik savaş çalışmalarında istenmezler.
Biyolojik savaş etmeni olan omurgalılar balıklar, kuşlar vb. ile salyangoz ve akarlar da predatör olarak yaşar.
Mikrobiyal savaş etmenleri, fungus, bakteri, virüs, protozoa, rickettsia, nematod gibi organizmalar konukçuları olan zararlılarla parazitik bir ilişki içerisindedirler ve bunlara entomopatojen organizmalar, hastalık etmenleri adı da verilir.
Organik Tarımda Mücadelede Biyolojik Savaş Yöntemleri
Biyolojik savaşı, biyolojik savaş etmenlerinin üretilerek gerektiğinde zararlılara karşı bir pestisit gibi uygulandığı bir savaş yöntemi olarak anlamamak gerekir. Biyolojik savaşın amacını temel olarak doğal dengenin kurulması ve korunması oluşturduğu için, biyolojik savaş yöntemlerinin başında doğal düşmanların korunması gelir. Böylece doğada var olan biyolojik savaş etmenlerini koruyarak ve destekleyerek kullanmak gerekir. Doğal düşmanların popülasyonlannın korunması amacıyla bahçelerin kurulması sırasında dikim aralığı gibi bazı özellikler üzerinde durulması, bahçe kenarlarına çit ya da rüzgar kıranların dikilmesi, özellikle zararlı ve hastalıklara karşı kullanılan pestisitlere (organik tarımda kullanımına izin verilenler de dahil olmak üzere) dikkat edilmesi, doğal düşmanların bulunduğu bitki artıklarının yakılmaması, yoncaların şerit halinde biçilmesi, turunçgillerin birer sıra atlanarak ilaçlanması ve beyaz yağların yeğlenmesi gibi konulara özen gösterilir.
Biyolojik savaş yöntemi olarak ikinci sırada doğal düşmanların etkinliklerinin artırılması gelir. Bu, daha çok böcek kaynaklı biyolojik savaş etmenleri için söz konusudur. Bazı predatör böcekler ile tüm parazitoit böceklerin erginleri polen, bal özü, bazı zararlı böceklerin salgıladığı tatlımsı maddeler ya da vücut sıvıları ile beslenirler. Bu nedenle erginlerin popülasyonlarını koruyup, ömrünü uzatmak ve daha fazla yumurta bırakabilmelerini sağlamak için beslenmeleri önemlidir. Böylece, kültür bitkileri arasına bol çiçek açan, bol bal özü ve çiçek tozu taşıyan bitkilerin dikilmesi önem kazanır. Bahçe ve tarlaların tozlu kenar kısımlarında, özellikle parazitoit böceklerin faaliyeti sınırlıdır. Bunun için tozlu yolların asfaltlanarak ya da betonlama yapılarak tozdan arındırılması ile doğal düşmanların etkinlikleri artırılmış olur. Doğal düşmanlar kışı bazı bitkilerde yarık ve çatlaklar içinde geçirir. Bazıları çevrede bulunan başka konukçu bitkiler ya da bunlar üzerinde bulunan değişik türde böcekler üzerinde popülasyonlarını korur. Bu nedenle, bahçe ya da tarlaların çevresinde bu tip bitkilerin bulunması önem kazanır.
Doğal düşmanların popülasyonlarının korunması ve etkinliklerinin artırılması için alınan tüm önlemlere rağmen, zararlılar üzerinde baskı kuramamaları durumunda biyolojik savaş etmeninin popülasyonunun artırılması yoluna gidilir. Bunun için biyolojik savaş etmenlerinin kitle halinde üretilip zararlılara karşı salınması ve doğadaki popülasyonlarının artırılması gerekir. Bu iki şekilde gerçekleştirilir:
- Yerli, var olan biyolojik savaş etmenlerinin doğadaki popülasyonlarının artırılması için kitle halinde üretilip salınmaları,
- Yerli etkili doğal düşmanı olmayan zararlılar için bir başka ülkeden ya da ülkenin bir başka bölgesinden etkili biyolojik savaş etmeninin getirilip salınması; ancak bu durumda dışarıdan getirilecek biyolojik savaş etmeninin geldiği yerde iklim koşullarına uyum gösterip göstermeyeceği, geldiği yerdeki diğer doğal düşmanlarla rekabete girip girmeyeceği ya da hyperparazitlerinin olup olmadığının iyi araştırılması gerekir.
Salım çalışmaları da iki şekilde gerçekleştirilir:
- Biyolojik savaş etmenlerinin bir ya da birkaç kez salımları gerçekleştirilir ve yerleşerek doğal dengeyi kurması istenir. Buna aşılamalı salım yöntemi adı da verilir. Genellikle orman ve meyve bahçeleri gibi doğal düşmanın uzun süre etkili olacağı yani doğal dengeyi kurabileceği ortamlarda kullanılır.
- Biyolojik savaş etmenleri sürekli olarak üretilerek belirli dönemlerde salıverilmeleri gerekir. Bu yerleşip doğal dengeyi sağlayamayan biyolojik savaş etmenleri içindir. Ya iklime uyum sağlayamayan ve kışı geçiremeyen biyolojik savaş etmenleri için yapılır. Ya da seralar gibi, bitki üretiminin sürekli olmadığı dolayısıyla yararlıların periyodik olarak salınması gereken ortamlarda gerçekleştirilir. Ayrıca bu salım yöntemi tek döl veren zararlılara karşı tek yıllık bitkilerde de kullanılır. Buna boğma salım yöntemi adı verilir. Biyolojik savaş etmeninin düzenli olarak, bol miktarda salınmasını gerektirir.
Seralarda biyolojik savaş uygulamaları ayrıcalık gösterir. Kapalı ortamlar olan seralarda hastalık ve zararlıların yoğun olarak görülmesine karşın taşıdıkları fiziksel koşullar nedeniyle de biyolojik savaşın başarıyla uygulandığı ortamların başında gelir. Seralarda belirli sayıda zararlı türe rastlanır ve bunların hepsinin biyolojik savaş etmenleri mevcuttur. Seralarda belirli bir ‘biyolojik savaş etmeni/konukçu” oranı ya da diğer bir değişle salım eşiği kullanılır. Üretim sezonu boyunca sık sık kontrollerin yapılması ve etmenlerin salımının yinelenmesi gerekebilir.
Zararlılar üzerinde yaşayan ve onları öldüren fungus, bakteri, virüs, rickettsia, protozoa ve nematodlar gibi mikroorganizmalarla yapılan biyolojik savaş çalışmalarına mikrobiyal savaş denir. Entornopatojen mikroorganizmalar doğadaki doğal popülasyonlarının korunması ile kendiliklerinden etkili olabildikleri gibi, kitle halinde üretilip biyopreparat haline getirilerek, böcekleri öldürmek amacıyla ilaçlar gibi de kullanılabilirler. Bunların hepsi biyolojik savaş çalışmaları içinde yer alır. Fungus, bakteri, virüs, protozoa ve nematod kaynaklı çok sayıda mikrobiyal savaş etmeninin biopreparatları geliştirilmiş olup, ticari olarak satılmaktadır.
Türkiye’de Organik Tarımla Mücadelede Biyolojik Savaş
Ülkemizdeki klasik biyolojik mücadele çalışmalarına 1912 yılında başlanmış ancak 1970’li yıllardan itibaren giderek daha fazla önem kazanmıştır. Günümüzde Ziraat Fakültelerinin Bitki Koruma Bölümleri ile Zirai Mücadele Araştırma Enstitülerinin Biyolojik Mücadele Şubeleri tarafından biyolojik savaş yürütülmektedir. Bunlar genellikle, doğal düşmanların etkinliklerinin ortaya konması ve popülasyonlarının artırılmasına yönelik çalışmalardır. Her dört yılda bir Türkiye Entomoloji Derneği tarafından Biyolojik Mücadele Kongreleri düzenlenmektedir.
Halen ekonomik öneme sahip birçok zararlı, onların doğal düşmanları tarafından baskı altında tutulmakta ve hiç ilaçlamaya gerek kalmadan zararları önlenebilmektedir.
Ülkemizde biyolojik mücadele etmenlerinin üretilip kullanılması konusunda son yıllarda çalışmalar hız kazanmıştır; ancak yeterli düzeyde değildir. Unlubit (Planococcus citri) mücadelesinde kullanılmak üzere predatör Cryptolaemus montrouzieri ve parazitoit Leptomastix dactylopii, Mısır kurdu (Ostrinia nubilalis) mücadelesinde kullanılmak üzere Trichogramma spp. üretimleri araştırma enstitülerinde sürdürülmektedir. Bunlara ilave olarak seralarda kullanılmak üzere yurt dışından bazı faydalı böcekler getirilmekte ve kullanılmaktadır. Son yıllarda süne mücadelesinde kullanılmak üzere yumurta parazitoitlerinin kitle üretimine başlanmıştır. Süne ile biyolojik mücadeleye destek olmak amacıyla Koruma Kontrol Genel Müdürlüğünce geniş çaplı ağaçlandırma çalışması başlamıştır. Ayrıca özel teşebbüs, turunçgil unlu bitine karşı faydalı böcek üretimi için üretim tesisi kurmuş ve faaliyete başlamıştır.
Organik Tarım ve Biyolojik Savaş
Organik tarım, doğa sevgisine dayanan, ona zarar vermeden üretim yapmayı amaçlayan bir tarım şeklidir. Buna göre, biyolojik savaş yöntemini bütünüyle zararlılarla mücadele için organik tarımın içerisine yerleştirebiliriz. Çünkü biyolojik savaş, doğal dengenin korunmasını; bozulmuş ise yeniden kurulmasını hedefler. Biyolojik savaşın doğaya, çevreye, insan sağlığına, evcil hayvanlara hiçbir zararlı etkisi yoktur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu, organik tarımda kullanılmalarına izin verilen hastalık ve zararlılara karşı kullanılan pyrethrum, kükürt, bordo bulamacı, sodyum bikarbonat gibi bazı bileşimlerin biyolojik savaş etmenlerini de olumsuz yönde etkileyebileceğidir. Bu nedenle doğal düşmanların aktif olduğu dönemlerde bu gibi uygulamalardan kaçınılması ya da dikkatli yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
Lütfen yorum bırakın.