Batılılaşma Dönemi Türk Heykel Sanatı
Sanayi-i Nefise’den Cumhuriyet’e Heykel
Osmanlı toplumu, Batı karşısında geri kalmışlığının nedenlerini ancak 19. yüzyıla gelindiğinde daha yeni yeni sorgulamaya başlar. Böylece 19. yüzyılda Osmanlı toplumunda tüm bu sorgulamaların da altını önemle çizdiği gibi, güçlenen Batının karşısında durabilmenin ancak Batının “fikri ve teknolojik donanımlarına sahip olabilmekle” mümkün olabileceği düşüncesinden hareketle, yaygın deyimiyle “Batılılaşma” adı da verilen bir yenileşme hareketi söz konusu olur ve 1839’da Tanzimat’ın ilanı ile bu kapı resmen açılır.
Osmanlı’nın Batılılaşma döneminde kültür ve sanat alanındaki hizmetleriyle dikkati çeken Osman Hamdi Bey, İstanbul Arkeoloji Müzesini kurduktan sonra Sanayi-i Nefise Mektebinin de kuruculuğunu üstlenmiş, böylece kurulan yeni okulla birlikte Osmanlı’da heykel eğitimine başlanmıştır. Sanayi-i Nefise Mektebinin programında, kurucuların toplumun heykele karşı duyarlılığını dikkate almasından olsa gerek, Heykel Bölümü, Oymacılık Bölümü adıyla eğitime başlamıştır.
Sanayi-i Nefise Mektebinde heykel eğitimine başlandığında, ermeni asıllı bir Osmanlı yurttaşı olan Osgan Efendi, heykel bölümünün ilk ve tek hocasıdır. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk öğrencilerinden olan ve hocası Osgan Efendi gibi akademik, doğacı bir anlayışı benimseyen İhsan Özsoy ise, ilk Türk heykeltıraşı olması bakımından oldukça önemli bir isimdir.
İhsan Özsoy , Osman Hamdi’nin büstü:
Yervant Osgan, Kerime Salahur’un büstü:
Şurası açıkça görülmektedir ki, Sanayi-i Nefise’den (1883) Cumhuriyet’e (1923) kadar geçen 40 yıllık sürede, gerek kentsel yapılanmada henüz heykele gereksinim duyulmaması, gerekse toplumda yaygın olarak oluşmamış sanat bilinci ve özellikle de heykele karşı söz konusu olan duyarsızlık bu alanda yetişecek sanatçıların sayılarını olduğu kadar, yetişmiş olanların da etkinliklerini çok sınırlamıştır.
Lütfen yorum bırakın.