Su | Temel Bitki Yetiştiriciliği


Su, sahip olduğu tüm özelliklerini molekül yapısına borçludur. Bu yapıda, 1 oksijen ve 2 hidrojen atomu, birbirlerine sıkı bir şekilde bağlanarak su moleküllerini oluşturmuştur.

Su molekülleri artı ve eksi yüklerden her ikisine de sahiptir, yani polar bir yapıya sahiptir. Su moleküllerinin hidrojen kısmı pozitif yükü, oksijen kısmı ise negatif yükü taşır. Bir su molekülündeki artı yüklü hidrojen atomunun diğer su molekülündeki eksi yüklü oksijen atomuna bağlanması ile hidrojen bağı ortaya çıkar. Bu şekilde hidrojen bağları ile bir araya gelen su molekülleri, sonsuza kadar uzanabilir.

Toprağın önemli bileşenlerinden olan ve yaşam için olağanüstü önem taşıyan suyun bazı özellikleri vardır. Bu özellikler;

  • Donan suyun hacmi artar ve buzun çözülmesi için gerekli ısı miktarını yükseltir.
  • Suyun ısınma ısısı yüksektir,
  • Suyun adezyon kuvvet gücü,
  • Suyun çözücü özelliği,
  • Suyun kohezyon gücü şekilde sıralanabilir,

Toprakta Suyun Tutulması

Suyun toprakta tutulmasını sağlayan önemli mekanizmalar adezyon, kohezyon ve bu kuvvetlerin doğurduğu özel çekim gücüdür.

Adezyon: katı toprak parçacıkları yüzeylerinin su moleküllerini çekmesiyle meydana gelir. Burada artı (+) ve eksi (-) yüklü olan su moleküllerinin çoğu, toprak parçacıklarında yer alan negatif elektrik yüklerince tutulmaktadır.

Kohezyon: su moleküllerinin birbirini çekmesidir. Adezyon gücünün sona erdiği noktadan itibaren su molekülleri dipol karakterleri ( + ve – yüklü olmaları ) nedeniyle birbirlerini kohezyon gücü ile çeker. Böylece adezyon suyunun dışında daha gevşek tutulan bir su küresi oluşturur.

Kohezyon kuvveti ile bağlanan su, yer çekimi kuvvetine karşı koyamayınca yavaş yavaş kalınlaşır. Bu yüzden, toprak su ile doyma noktasına yaklaşınca, tutulan suyun topraktan ayrılması kolaylaşır. Toprakta su azaldıkça suyu topraktan ayırmak için daha çok kuvvete ihtiyaç duyulur.

Bitkilerin toprak suyundan yeterli ölçüde yararlanmaları, suyun toprak parçacıklarının bağlanma gücü ile yakından ilgilidir. Düşük nem içeriğine sahip olan topraklarda su, toprak parçacıkları tarafından çok sıkı bir şekilde tutulmakta ve bitkiler bu sudan yararlanamamaktadır.

Bitki Su İlişkileri

Bitkilerde meydana gelen fizyolojik olayların hemen hemen tümü difüzyon ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilişki halindedir.

Difüzyon: belli bir maddenin ( gaz, sıvı, katı ) yüksek yoğunlaşmaya sahip bir alandan daha az yoğunlaşmaya sahip bir alana, parçacıkların gelişigüzel hareketleri sonucu net geçişi olarak tanımlanabilir.

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi difüzyonun temeli, madde parçacıklarının kinetik hareketidir. Toprakta bulunan su, kısmen difüzyon yolu ile kök sistemlerinden bitkiye geçer. Çeşitli maddelerin bitkiler tarafından çevreye verilmeleri de temel olarak difüzyon olayı ile gerçekleşir. Bu yolla fazla miktarda su buharı bitkilerin yaprak ve toprak üstü organlarından atmosfere salınır. Bitkide hücreler arası boşluklara gazların geçişi ve hücreler su ve mineral maddelerin hareketi aynı şekilde difüzyon ile olabilmektedir.

Ozmosiz: yarı geçirgen bir zarla ayrılmış ortamda suyun, su yoğunluğu yüksek olan kesimden su yoğunluğunun daha az olduğu bölgeye geçişi olarak tanımlanır. Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi ozmosiz, difüzyonun özel bir halidir. Aralarında büyük bir benzerlik gösteren ozmosiz ile difüzyonu birbirinden ayıran tek fark, ozmosiz de ayırımlı geçirgen bir zarın bulunmasıdır.

Absorpsiyon: iyonların ve bileşiklerin, katı maddelerin yüzeylerinde çekilerek tutulmasıdır. Doğal koşullar altında bitkiler, ihtiyaç duydukları suyun tümüne yakın bir bölümünü kökleri aracılığı ile alırlar. Bitki köklerinde en fazla su absorpsiyonu kök tüyü bölgesinde gerçekleşir. Bitkilerde su absorpsiyonu başlıca iki şekilde olmaktadır.

Pasif Absorpsiyon: Herhangi bir enerjiye gereksinim duymaksızın yalnız ozmotik kurallara bağlı olarak suyun alınmasına pasif absorpsiyon denir.

Pasif absorpsiyon ile su alımında köklerin canlı veya ölü olup olmadığı önemli değildir. Bu nedenle metabolik enerjiye de ihtiyaç duymazlar. Bitkinin çeşitli organları tarafından su, ozmotik kurallara bağlı olarak alınır. Yani fazla miktarda su bulunan bölgeden, daha az miktarda su bulunan bölgeye su geçişi meydana gelir. Bitkiler terleme ile su kaybettikçe, bünyelerindeki su miktarı da azalır. Böylece kök çevresindeki su, bitki bünyesinde azalan suyu takviye etmek üzere bitki köklerine geçer.

Hızlı terleme gösteren bitkilerin iletim demetleri içersinde suyun hızla yukarı çekilmesi sonucu köklerde emme gücü artar. Bunun sonucu olarak su, topraktan kök içerisine doğru çekilir. Dolayısıyla terleme miktarı artıkça bitkinin aldığı su miktarı da artar.

Aktif Absorpsiyon: Kök etkinliği ve enerji harcanması ile suyun bitkiler tarafından alınmasına aktif absorpsiyon denir. Pasif absorpsiyondan tümüyle farklı olarak aktif absorpsiyonda metabolik enerji ve kök etkinliğine gereksinim vardır.

Aktif absorpsiyon, bitkiler tarafından alınan suyun miktarı yönünden fazla önemli olmamakla birlikte, bilimsel araştırmalar yönünden oldukça önemlidir. Aktif absorpsiyonda enerjinin rolü üzerinde değişik görüşler ileri sürülmüştür. Kimi araştırmacılar, aktif alımında enerjinin rolünün osmotik yoldan dolayı olabileceğini kimi araştırmacılar ise osmotik olmayan yoldan olabileceğini savunmuştur. Ancak bu konuda çalışmalar yapan araştırmacılar, harcanan metabolik enerjinin su alımı ile ilişkisini açık olarak ortaya koyamamıştır.

Bitki Su Tüketimini Etkileyen Faktörler

Bitki su tüketimini etkileyen faktörleri 3 grupta inceleyebiliriz.

İklim Faktörleri

Bitki su tüketimini etkileyen başlıca iklim faktörleri; sıcaklık, hava nemi, rüzgâr, güneşlenme süresi ve gündüz saatleridir.

Hava sıcaklığı artıkça bitki su tüketimi de artar. Sıcaklık aynı zamanda bitki gelişmesine de etki yapar. Bitkiler genellikle 10-30 C° arasında iyi bir gelişme gösterir. Bitki geliştikçe kullandığı su miktarı da artar.

Bitki etrafında hava nispi nemi artıkça terleme ve buharlaşma azalacağından, bitki su tüketimi de azalır. Bitki büyüme mevsiminde düşük nispi neme sahip bölgelerde, bitki su tüketimi genellikle daha yüksektir.

Bitki örtüsü üzerindeki rüzgâr hızının fazla olması ya da günün içinde rüzgârın esme süresinin uzun olması, terleme ve buharlaşmayı artıran etmenlerdendir. Bunun nedeni, bitki etrafında terleme ve buharlaşma sonucu nemli havanın rüzgârla uzaklaşması ve yerine kuru havanın gelmesidir. Böylece buharlaşmaya neden olan ısı transferi hızlanır. Örneğin, cam kenarında açık hava ile temas halinde olan ve rüzgâr ile karşılaşan süs bitkilerinde, su kaybının daha hızlı meydana geldiği tespit edilmiştir.

Güneşlenme süresi ya da gündüz saatlerinin fazla olması, güneş enerjisinin daha uzun zaman etkili olmasına yol açar. Bu ise, bitki su tüketimini artıran önemli bir faktördür.

Toprak Faktörleri

Topraktaki nem durumu, üst toprak tabakasının yapısı ve toprağın bitki ile kaplı olması, bitki su tüketimini etkileyen önemli toprak faktörlerindendir.

Toprakta su miktarı fazla olduğunda buharlaşma da fazla olur. Düşük nem içeriğine sahip olan topraklarda ise doğal olarak buharlaşma da düşüktür.

Bunun yanında bitki kök bölgesinde devamlı bitki su ihtiyacını karşılayacak şekilde nem bulundurulması, bitki gelişmesini olumlu yönde etkiler. Bitki gelişmesi artıkça, bitkinin kullandığı su miktarı da artar. Tüm bunlar bitki su tüketimini artıran faktörlerdir.

Toprak yüzeyinin bitki ile örtülme oranı ve toprak yüzeyinde gölgelenme oranı arttığında, buharlaşma miktarı az olmakta bunun sonucunda da bitki su tüketimi de azalmaktadır. Toprak yüzeyinin çıplak olması ve buharlaşmanın yüksek olması durumunda ise özellikle ağır bünyeli killi topraklarda derin ve geniş çatlaklar ortaya çıkar.

Bitki örtüsünden yoksun topraklar:

Bitki örtüsünden yoksun topraklar.

Bitki örtüsünün buharlaşmayı önleyici etkisi:

Bitki örtüsünün buharlaşmayı önleyici etkisi.

Fotoğrafda görüldüğü gibi, yüzeyinde herhangi bir örtü bulunmayan topraklarda şiddetli su buharlaşması meydana gelmiştir. Bunun sonucunda toprakta çok derin çatlaklar ortaya çıkar. Şekilde görüldüğü gibi, üzerinde bitki örtüsü bulunan toprakta, yukarı doğru su hareketi çok yavaş meydana gelir. Bu yüzden topraktan buharlaşma ile su kaybı minimum düzeydedir.

Bitki Faktörleri

Bitki su tüketimine etkili olan bitkisel faktörler; bitkinin cinsi, gelişme devresi ve büyüme mevsiminin uzunluğudur.

Bitkilerin terleme organları olan yaprakların büyüklüğü ve birim alandaki gözenek sayıları, bitkilere göre önemli düzeyde farklılık gösterir. Buna bağlı olarak bitki su tüketimi de bitkiler arasında önemli düzeyde farklılık gösterir.

Bitki su tüketimi belli bir bitkinin değişik gelişme devrelerinde de farklılık gösterir. Özellikle ilkbaharda, sürgün verme dönemlerinde süs bitkilerinin su tüketimi daha fazlayken, gelişmenin yavaşladığı kış dönemlerinde durum bunun tersidir.

Büyüme mevsimi uzun olan bitkilerin mevsimlik su tüketimleri, genellikle büyüme mevsimi kısa olanlara oranla daha fazladır.

Sulamanın Önemi

Bitki kök bölgesinde yeterli düzeyde suyun bulunup bulunmaması, bitki gelişmesini daha fazla etkiler. Toprakta bulunan su miktarı azaldıkça bitkilerin su almaları güçleşmekte, bu da bitki gelişmesini genellikle olumsuz yönde etkilemektedir. Toprakta su belirli bir düzeyin altına düştüğünde ise bitki faaliyetleri tamamen durmaktadır.

Süs bitkileri yetiştiriciliğinde temel su kaynağı, sulama ile toprağa verilen sudur. Buna karşılık topraklardan su kaybı, buhar ve sıvı şekilde olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. Topraktan suyun kaybı; buhar olarak evaporasyon ( toprak yüzeyinden suyun buhar olarak kaybı ) ve terleme, sıvı olarak ise sızma ve yüzey akışı ile olmaktadır.

Toprak suyunun en iyi şekilde kullanılabilmesi açısından topraktaki su hareketlerinin iyi bilinmesi gerekir. İdeal bir bitki gelişimi, toprak, bitki ve su arasında iyi bir dengenin kurulmasına bağlıdır.

Bitki Gelişimi Açısından Suyun Önemi

Bitki besin kaynağı olarak su : Su yalnız besin maddelerinin alınmasına hizmet eden bir çözücü değildir. Aynı zamanda kendisi de azot, fosfor veya potasyum kadar önemli bir besin maddesidir. Gelişmekte olan bir bitki, diğer kimyasal bileşiklerin hepsinden daha fazla miktarda su kapsar.

Bitki hücreleri içersinde meydana gelen bütün kimyasal reaksiyonlar için su kullanılır. Su, bitki hücresinde meydana gelen tüm hayatsal olaylara doğrudan ve dolaylı olarak katılmaktadır. Fotosentez olayı, hücre bölünmesi, hücrede canlılığı sağlayan birimlerin normal durumunu koruması fotosentez için gerekli ham maddelerin erir hale geçmeleri ve daha birçok hayatsal olay suya bağlıdır.

Bitki besin elementlerinin taşınması : Bitkinin gereksinim duyduğu tüm besin elementleri ancak su ile taşınabilir. Bu maddeler herhangi bir şekilde suda erimiş halde bulunmazlarsa bitkiye giremez ve bitkinin beslenmesine hizmet edemez.

Toprak çözeltisinde bulunan besin maddeleri çözelti ile birlikte hareket etmekte ve bitki kökleri tarafından kullanılanların yerini almaktadır.

Besin elementlerinin absorpsiyonu : Toprak suyu miktarı ile besin elementleri absorpsiyonu arasında önemli bir ilişki vardır. Besin elementlerinin absorpsiyonu, doğrudan doğruya toprak suyunun miktarına bağlıdır. Su yardımıyla kök çevresine taşınan besin elementlerinin bitki köklerine geçişi ve bitkilerce alımı da ancak su yardımıyla gerçekleşir.

Nemli toprakta gelişen köklerin besin elementlerinden yararlanmaları kuru toprakta gelişen köklere oranla daha fazladır. Çünkü nemli toprakta gelişen kök daha yaygın ve daha fazladır. Böylece su, kök gelişimini artırarak bitkilerce su alımını da artmış olur.

Tohumların çimlenmesi ve bitki gelişimi : Çevreden su absorbe edilmedikçe çimlenme olayı gerçekleşmez. Genellikle bitki tohumları kuru olarak saklandıkları sürece çimlenmez. Suyun absorpsiyonu tohumda fiziksel ve kimyasal bir dizi olayın başlaması ve dolayısıyla çimlenmenin oluşmasına neden olur.

Topraklarda tarla kapasitesinde ya da buna yakın düzeyde suyun bulunması, çimlenmenin hızlanmasına neden olur. Su tohumlarda depo edilmiş halde bulunur. Besin maddeleri su bulduğu zaman hareket kazanır. Besin maddelerinin hareketinde görev yapan enzimler de ancak suyun bulunması durumunda etkin hale geçebilir.

Bitkilerde tepe ve kök gelişimi için toprak nemi mutlak gereklidir. Bitki kökleri nemli topraklarda önemli düzeyde gelişme gösterir. Kök gelişimi daha çok toprağın nemli kısımlarında yoğunlaşır.

Kök gelişimi ve toprak nemi arasındaki ilişki:

Kök gelişimi ve toprak nemi arasındaki ilişki.

Şekilde görüldüğü gibi, toprak nem içeriğinin düzenli ve dengeli dağılımı ile birlikte, bitki köklerinin topraktaki dağılımı da düzenli olur. Ancak toprağın bir tarafı ıslak, diğer tarafı kuru olduğunda, kök gelişimi ıslak tarafa doğru gelişir. Bu ise, köklerin düzensiz gelişmesine neden olur. Ayrıca bitki kökleri sadece ıslak taraftaki besin maddelerinden yararlanabilir.

Gübre-su ilişkisi: Gübrelerin toprakta bitkilerin alabileceği forma dönüşmesi ve bitkiler tarafından alınabilmesi için toprak suyuna mutlak gereksinim vardır. Bu nedenle gübre uygulamalarını sulamadan ayrı düşünmek mümkün değildir.

Değişik gübrelerle toprağa ilave edilen besin maddelerinin çözünürlükleri, bitkilere elverişli formlara dönüşmeleri, bitki kök bölgelerine ulaşmaları ve bitkiler tarafından alınarak özümlenmeleri toprak suyu ile ilgilidir.

Anlaşılacağı gibi, su ve gübre birbirini tamamlayan iki faktör olup biri olmaksızın öbürü işlevini tam olarak yapamaz. Su, sınırlayıcı bir faktör olduğunda, uygulanan gübreye karşı bitki gelişimi istenen düzeyde olmaz. Yeterli su ortamda bulundurulursa, gübrelemeye karşı verim artışı daha belirgin olur.

Toprakta Fazla Suyun Etkileri

Nemli topraklarda zayıf bitki gelişiminin temel nedeni, toprak boşluklarında artan su düzeyinin yol açtığı düşük havalanmadır. Dolayısıyla fazla suyun zararlı etkileri, doğrudan yetersiz havalanma ile ilgilidir.

Topraktaki havanın miktarı ve bileşimi, bitki kökleri ve toprak organizmaları için hayati bir değere sahiptir. Normal bitki gelişimi için diğer koşulların yanı sıra toprak havasının en az % 10 oksijen ve en az % 5 karbondioksit içermesi gerekir. Bitki gelişiminde görülen gerileme bu iki sınır arasında başlar. Yetersiz havalanma koşullarında ise her bitki türü az veya çok zarar görür. Yetersiz havalanmanın ve oksijen noksanlığının ortaya çıkardığı başlıca zararlar şu şekilde özetlenebilir.

  • Toprak organizmalarında yaşam aktiviteleri sınırlanır.
  • Denitrifikasyonla azot kaybı meydana gelir.
  • Artan CO2 gazı zehir etkisi yapar.
  • Bitki kökleri oksijen noksanlığında oksijensiz solunum yapar. Oksijensiz solunumdan dolayı bitki öz suyunun pH derecesi düşer. Hücre geçirgenliği azalır. Sonuçta su ve besin maddelerini alma gücü de azalır, kök gelişimi ve dallanması yavaşlar.
  • Bitki kökleri tarafından da zehir etkisine sahip organik maddeler salgılanır.
  • Oksijen noksanlığı köklerin karbonhidrat metabolizmasını doğrudan etkileyebilir.
  • Toprakların iyi havalanıp havalanmaması bitkilerde su absorpsiyonunu da etkiler. Yetersiz havalanma koşullarında bitkilerde su absorpsiyonunun azalması, kök işlevlerinin azalması ile ilgilidir.
  • Su ile kaplı ya da havalanmayan topraklarda, bitkilerin besin madde alımındaki gerileme, toprak havalanması ile ilgilidir. Kök ortamında oksijen azaldığında, bitkilerce besin madde alımının olumsuz yönde etkilendiği tespit edilmiştir.
  • Bitkilerde belirlenen noksanlık belirtileri, yeterli havalanmayan topraklarının çoğunun ciddi bir azot noksanlığı gösterdiğini ortaya koymuştur.

Fazla toprak neminin zararlı etkilerinden birisi de sınırlı kök gelişmesi ve kök gelişmesine oranla bitki üst kesimlerinin daha fazla gelişmesidir. Fazla nemli topraklarda gelişen bitkiler fazla sulu olur, hastalıklara dayanıklılığı azalır ve gelişmeleri yavaşlar.

Uzun süre su altında kalan ve bu nedenle mikroorganizma faaliyeti azalan toprakların kabarık yapısı bozulur. Daha basık ve sıkışık yapılı bir toprak haline gelir.

Su Kaynakları

Yeraltı Suları

  • Yağış miktarı
  • Yağış türü
  • Zeminin geçirimliliği
  • Arazinin eğimi
  • Bitki örtüsü

Yeraltı sulan farklı yerlerde toplanabilirler. Bunlar taban suyu ve kaynaklardır.

Taban Suyu

Alüviyal ovaların tabanında bulunur. Taban suyu, altta geçirimsiz tabaka ile sınırlandırılmış geçirimli tabaka üzerinde biriken sulardır. Beslenme durumuna göre bazen yüzeye kadar çıkabilir. Yeraltı su seviyesinin düşük olduğu alanlarda ise kuyu açmak suretiyle bu sulardan faydalanır.

Türkiye taban suları bakımından zengindir. Örneğin, Ege Bölgesinin çöküntü ovaları, Konya, Kayseri, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Bursa, Adapazarı gibi.

Kaynaklar

Yer altı sularının tekrar yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir. Sularının sıcaklığına göre 2 grupta incelenir.

Soğuk su kaynakları: Sularını yeryüzünden alır. Sularının sıcaklığı ve akımları yıl boyunca değişir.

  • Tabaka kaynağı; Geçirimli tabakaların uç kısmından suların yüzeye ulaştığı yerdir.
  • Vadi kaynağı; Vadi tabanlarından çıkan soğuk su kaynaklandır.
  • Karstik kaynak; Kalkerli arazilerde yeryüzüne çıkan su kaynaklarıdır. En fazla Akdeniz Bölgesinde görülür. Örneğin, Düden suyu gibi

Karstik kaynak:

Karstik kaynak.

Bu kaynakların en önemli özelliği sularının bol miktarda kireç içermesidir.

Artezyen kaynağı: Tekne biçimindeki iki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabakaya açılan bir sondaj ile suların püskürerek yeryüzüne çıkması ile artezyen suları çıkmış olur. Diğer kaynaklardan ayrılan yanı beşeri faktörlerin etkisiyle yeryüzüne çıkmasıdır.

Artezyenin kaynağının yeryüzüne çıkması:

Artezyenin kaynağının yeryüzüne çıkması.

Sıcak su kaynakları: Sularını magmaya yakın alanlardan alırlar. Sulan geldiği derinliğe göre sıcak veya ılıktır. Sularının sıcaklığı yıl boyunca aynıdır. Akım değişikliği olmaz. Bol miktarda eriyik madde içerir.

  • Fay kaynağı; Fay hattı boyunca yeryüzüne çıkan kaynaklardır. Halk arasında bu kaynaklara ılıca, kaplıca, içme ve maden suları denilmektedir. Çeşitli amaçlarla kullanılır.

Kaplıcalar ve Fay kaynağı:

Kaplıcalar ve Fay kaynağı.

  • Gayzer kaynağı: Etkin haldeki volkan dağlarından değişik zamanlarda püskürerek çıkan kaynaklardır. Türkiye’de örneklerine rastlanmaz.

Gayzer kaynağı:

Gayzer kaynağı.

Yer Üstü Suları

Yer üstü su kaynaklarını akarsular oluşturur. Yeryüzünü şekillendiren dış kuvvetler arasında en yaygın ve etkili olanı akarsulardır. Yağışlar, eriyen kar ve buz suları ile kaynaklardan çıkan suların birleşmesiyle oluşan ve belli bir yatak içinde eğime bağlı olarak akan sulara akarsu denir. Yağışlardan ve kar erimelerden sonra bir dağ veya yamacın yüzeyi boyunca akan sulara ise selinti suları adı verilir.

Akarsular büyüklüklerine göre çeşitli isimler alır. Akarsuların küçüklerine dere, özsu ve çay, büyüklerine ırmak veya nehir denir. Büyük ana akarsuyu besleyen küçük akarsulara ise akarsuyun kolları denir. Bir akarsuyun yeryüzüne çıktığı yere kaynak, denize ve göle döküldüğü yere ağız, içinde aktığı çukura ise yatak denir.

Akarsuların oluşumunda rol oynayan faktörleri şöyle sıralayabiliriz, iklim, yeraltı suları, akarsuyun aktığı zeminin yapısı ve yer şekilleridir. Örneğin; sıcak ve kurak bölgelerdeki bazı akarsular, buharlaşma ve tabakaların sızdırma özelliği gibi sebeplerle denize ulaşamadan kaybolur.

Su Analizi

Tüm bitkiler için en iyi sulama suyu yağmur sularıdır. Ancak yağmur sularını biriktirme imkânının olmadığı durumlarda artezyen, dere suyu ya da su tanklarında depolanan sular kullanılır.

Genel olarak tüm bitkiler kireçli ve pH değeri yüksek olan sulardan hoşlanmaz. Kireçli ve pH değeri yüksek olan sular bitkilerin gelişmesini olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden kullanılan suların analize gönderilmesinde yarar vardır.

Su analiz laboratuvarı:

Su analiz laboratuvarı.

Analize gönderilen su örneklerinde; pH, toplam sertlik, Ca, Mg, klorür, sülfat, karbonat, amonyak, nitrat, fenol, renk, iletkenlik, iz element vb.’ye bakılır. Analiz sonuçlarına göre suda iyileştirme yapılır ve sulama suyu olarak kullanılır.

Bitkilerin Sulanmasında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

İç mekân süs bitkileri yetiştiriciliğinde en önemli konulardan biri sulamadır. Bitkilerin ne kadar sık sulanması gerektiği de en çok sorulan sorulardan biridir. Bu konuda etkili olan etmenler aşağıda özetlenmiştir.

  • Sulamayı etkileyen etkenlerden biri bitki çeşididir. Söz gelimi, kurak ortamda yaşayan ve dokuları bol su depo eden kaktüs ve sukulent bitkiler, palmiyeler ve eğreltilere göre daha az suya gereksinme gösterir.
  • Bitkiler aktif gelişme dönemlerinde, dinlenme dönemlerine göre suya daha çok gereksinme duyar. Ancak bitki tomurcuğa kalktığında, su biraz azaltılmalıdır. Çünkü bu dönemde gerekenden çok sulama, çiçeklerin daha açmadan dökülmesine neden olur.
  • Eğer kökler toprak içersinde fazlaca yayılıp tüm saksıyı doldurmuş ise, su bitki tarafından kolayca alınır. Böylece topraktaki nem kısa sürede kaybolur. Bu durumda, bitkileri sık sulamak gerekir. Yeni saksıya alınmış bitkilerde olduğu gibi eğer toprak hacmine göre oldukça az oranda kök dağılımı mevcutsa, bitkinin topraktan su alımı da daha yavaş olur ve daha az sulanabilir.
  • Bazı topraklar fazla oranda su tutar ve daha uzun sürede kurur. Bu nedenle, su tutma kapasitesi düşük olan kumlu topraklarda yetiştirilen bitkilerin, humusça zengin tınlı topraklardakine göre daha sık sulanması gerekir.
  • Kilden yapılmış saksılar gözenekli olup, bitki suyu toprak yüzeyi yanında saksı kenarındaki gözeneklerden de kaybeder. Bu nedenle bu tip saksılardaki topraklar plastik ve benzeri saksılara göre daha çabuk kurudukları için daha sık sulanmaları gerekir.
  • Havadaki nem oranı da sulamayı etkiler. Hava nemli ise su gereksinimi daha az olur ve bitkiyi daha seyrek sulamak gerekir.
  • Bitkinin güneş ışınları altında, gölgede veya yapay ışık altında olması da topraktaki nem durumunu ve bitkinin su kaybını etkiler. Güneş altında veya yapay ışık altında, bitki daha fazla terleme yapacağı için gölge bir yerdeki bitkiye oranla daha çok suya gereksinme gösterir.
  • Serin bir yerde büyüyen bitkiler sıcak yerdekilere göre suya daha az gereksinim duyar.
  • İç mekânlarda kışın sıcaklığı artırmak amacıyla yapay olarak ısıtma yapılması nem oranını azaltır ve bitkiyi daha fazla sulamayı gerektirir.

Tüm bu etmenler, sulama için kesin bir zamanı önermeyi imkânsız kılar. Bazı bitkiler için belirli iklim koşullarında günde 2-3 kez sulama yapmak gerektirirken, bazı bitkileri haftada 2-3 kez sulamak yeterlidir. Diğer bazı bitkiler ise, bir ay veya daha uzun süre sulanmadan yaşayabilir.

Suyun bitki için hayati öneme sahip olması kadar, aşırı sulama da hiç su vermemek kadar zararlıdır. Önemli olan konu, bitkileri her gün gözlemlemek ve her akla geldiği zaman değil, suya gereksinim gösterdiklerinde sulamaktır. Gerçekten süs bitkilerinin çoğunun saksı toprağının genellikle kuru tutulmasından çok, sürekli bir şekilde nemli tutulması sonucu zarar gördükleri, yetiştiriciler tarafından bilinmektedir. Bu ise, yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan kimselerin, bitkiye ne denli bol su verilirse iyi gelişir şeklinde yanlış bir ön yargıya sahip olmalarının bir sonucudur.

İyi bir yetiştirici gözle izlemek ve dokunmak suretiyle bitkinin suya gereksinim duyup duymadığını anlayabilir. Eğer bitkide solma belirtileri varsa, susuz kalmış demektir. Ayrıca toprak yüzeyi daha açık renk almışsa bu da toprağın susuz kaldığını gösterir. Toprak yüzeyi koyu kahverengi ise saksı toprağında henüz su var demektir. Öte yandan saksı toprağının yüzeyinden 2-3 cm lik kısmının kuru olması ve tümüyle toprak dolu saksıya dıştan vurulduğunda tınlama sesi çıkması durumunda da bitkinin suya gereksinimi olduğu pratik olarak anlaşılabilir.

Toprakta aşırı su bulunması durumunda, çoğu bitkiler iyi gelişemez. Çünkü fazla su, topraktaki havalanma gözeneklerini doldurarak bitki köklerinin oksijen almasını engeller. Bu nedenle saksıların diplerine drenajı sağlayacak materyal konması ve sulamanın dikkatli yapılması gerekir. Eğer cam saksılar ise suyu geçirmeyen bir saksı kullanılıyorsa, suyun saksı dibinde birikmemesine özen gösterilmelidir.

Bitki köklerinin soğuktan etkilenmemesi için kışın sulamada kullanılacak suyun oda sıcaklığında ( 15-18 C° ) veya birkaç derece daha yüksek olması istenir. Ancak oda sıcaklığından daha düşük sıcaklıktaki suyun, genellikle bitkilere zarar verdiği sanılmaktadır.

Sulama her seferinde saksı toprağı nemli hale gelecek şekilde yapılmalıdır. Saksıya her gün az miktarda su verilmesi yanlıştır. Çünkü böyle durumlarda su toprağın her yanına iyice işleyemez ve toprağın önemli bir kısmı kuru kalır.

Sulama yaparken su birden verilmemeli, yavaş yavaş ve saksı toprağını oymayacak şekilde verilmelidir. Uzun süre susuz kalmış ve toprağı kurumuş bitkilerin sulanmasında birden verilen su, saksının yanlarından ve toprağın çatlaklarından akıp gider. Böyle durumlarda bitki, saksı ile birlikte su içine oturtulmalıdır.

Sulamanın önemli konularından biri de sulamanın ne zaman yapılacağıdır. Genel olarak bitkilerin günün sıcak saatlerinde sulanmaması gerekir. Gündüz bitkiler suya, besin maddelerini almak ve terlemeyi karşılamak için gereksinme gösterir. Gece ise su, yapraklarda oluşan yapı maddelerinin eritilerek bitkinin değişik kısımlarına taşınması için gereklidir. İlkbahar ve özellikle yaz aylarında, akşam üzeri sulama yapılması uygundur.

Yazın günde iki kez sulamanın yapılması gerektiği durumlarda, ilk sulama sabah erken saatlerinde yapılmalıdır. Dinlenme döneminde ise sulama öğleden önce yapılmalıdır.

Sulamada özellikle tüylü yapraklara sahip bitki yapraklarının ıslanmamasına özen gösterilmelidir. Bu bitkiler için, saksı dibine yerleştirilen ve bir delikten alttaki su dolu kaba uzanan fitil yardımıyla yapılan sulamalar önerilir. Ayrıca toprakta nemli koşulları seven bitkiler içine bu yöntemle sulama daha uygundur.

Sulamada kullanılacak suyun bazı özelliklere sahip olması gerekir. Söz gelimi pH derecesi, saksı toprağının pH’ını etkilemeyecek nitelikte olmalıdır. Süs bitkileri için en uygun su yağmur suyudur. Çünkü yağmur suyu, hafif asit veya nötr reaksiyon gösterir, bünyesinde çok miktarda erimiş besin maddeleri ve fazla miktarda oksijen içerir.

Yağmur suyu sağlama olanağı bulunmadığı durumlarda, fazla miktarda kireç içeren çeşme suları kireçten arıtılmalıdır. Ancak bu suların çoğu kez dinlendirme ve kaynatma yoluyla kireçten arıtılması mümkün değildir. Bu konuda küçük kapasiteli arıtma aygıtından yararlanılabilir. Böyle aygıtların bulunmadığı durumlarda kireçli çeşme suyuna veya kuyu suyuna 1 litreye 2 g olmak üzere demir sülfat, potasyum bikarbonat veya karbonat katılarak oda sıcaklığında bir süre bekletilmesi uygundur.

Klor içeren çeşme sularının klora duyarlı süs bitkilerinde gerektiği durumlarda, su kaynatılarak klor buharlaştırılır.


İlginizi Çekebilir!
Facebooktwitterpinterestlinkedin

ilk yorumu siz yazın

Lütfen yorum bırakın.

E-mail ve isim zorunlu değildir.