Gübreleme | Temel Bitki Yetiştiriciliği

Besin Elementleri

Tüm kültür bitkilerinde amaç, nicelik ve nitelik yönünden kaliteli ürün elde etmektir. Bu amaca ulaşmak için mutlaka gübreleme yapmak gerekir.

Bitkiler yaşamlarını sürdürebilmek için bazı besin maddelerini mutlaka almak zorundadır. Bazı elementler vardır ki, bunların birisinin yokluğunda bile bitkilerin gelişimi olumsuz yönde etkilenir. Bunlardan herhangi birinin yerini bir başka element dolduramaz. Bitki büyüme ve gelişmesi için ‘mutlaka gerekli elementler’ adı verilen bu elementler; karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O), azot (N), fosfor (P), potasyum (K), kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), kükürt (S), demir (Fe), manganez (Mn), çinko (Zn), bakır (Cu), bor (B), molibden (Mo), klor (Cl) ve sodyum (Na)’dur.

Bitki büyüme ve gelişmesi için mutlak gerekli olan elementler genellikle 2 grup altında incelenmektedir.

Makro elementler: Bitkilerin yapısında fazlaca bulunan ve bitkiler tarafından çok miktarda ihtiyaç duyulan elementlerdir. C, H, O, N, P, K, Ca, Mg, S bu gruba girer.

Mikro elementler: Çok az miktarı bile bitkilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yeten ve bitki bünyesinde çok az bulunan elementlerdir. Fe, Mn, Zn, Cu, B, Mo, Cl ve Na bu grubu oluşturur.

Karbon ve oksijenin büyük bir kısmı doğrudan doğruya havadan sağlanır ve hidrojen de sudan sağlandığından bunların noksanlıkları söz konusu değildir. Makro elementlerden temel bitki besin elementleri olarak bilinenler N, P ve K bitkisel organizmada fazla kullanıldığından, toprakta noksanlığına en çok rastlanan bitki besin maddeleridir.

Bu nedenle, önce temel besin maddelerinin, süs bitkilerinin ve tüm bitkilerin gelişmesindeki etkileri üzerinde durmak gerekir.

Azot (N): Bitki gelişmesinde hayati önemi olan bitki besin maddesidir. Protoplazmanın yapısını oluşturduğu gibi, kolrofik moleküllerinin yapılarında da yer alır. Bitkilerin toprak üstü vegatatif kısımlarının iyi gelişmesini sağlar.

Fosfor (P): Azotta olduğu gibi proteinlerin, nükleik asitlerin ve bazı enzimlerin yapılarında yer alır. Bitkilerde çiçek tomurcuğu oluşumu, çiçeklenme, çiçeklerde renk oluşumu, çiçeklenme süresinin uzatılması, döllenme, meyve büyüklüğü ve ayrıca kök gelişimini artırıcı etki yapar.

Potasyum (K): Gerçek görevleri tam olarak bilinmemekle birlikte bitki bünyesinde yaşamsal birçok fizyolojik olayda rol oynadığı kesindir. Bitkilerde dokuların dayanıklılığı, çiçeklerde rengin koyuluğu ve kokusunu artırıcı etkiler yapar. Ayrıca bitkilerin hastalık ve kuraklığa karşı dayanıklılığını artırır.

Günümüzde ülkemiz ve dünyada üretilen ticaret gübreleri genel olarak bu üç bitki besin maddelerini içermektedir. Ticari gübreler;

  • Azotlu,
  • Fosforlu,
  • Potasyumlu,
  • Kompoze ( karışık ) gübreler olarak gruplandırılmaktadır.

Besin Elementlerinin Noksanlığında Ortaya Çıkan Belirtiler

Besin maddeleri noksanlığında ortaya çıkan belirtiler gelişmenin zayıflaması ve kökün gövdeye oranla daha güçlü bir gelişme göstermesidir. Noksanlığın uzun sürmesi durumunda ise belirtiler bitkilerin ölmesine, çiçek oluşumunun zayıflamasına, çiçek sayısının azalmasına, çiçeklerin küçük kalmalarına ve renklerinin bozulmalarına neden olur.

Besin maddeleri noksanlığında bitkilerde ortaya çıkan belirtiler şöyledir.

Azot noksanlığı: Azot bitki bünyesinde hareketli halde olup yaşlı organlardan genç organlara kolaylıkla taşınır. Bu sebeple, azot noksanlığı belirtileri önce yaşlı yapraklarda daha sonra genç yapraklarda görülür. Azot azlığı durumunda yaşlı yapraklardaki proteinler aminoasitlere parçalanır ve genç yapraklara taşınarak orada yeniden proteinlerin sentezine katılır. Azot noksanlığında ilk belirti, yaşlı yapraklarda açık yeşil rengin oluşumu ve daha sonra yaprakların yeşilimsi sarı, sarımsı yeşil, sarı renk olarak daha şiddetli noksanlıklar halinde krem rengine dönüşmeleridir.

Üstteki genç yapraklar bu durumda yeşil renklerini koruyabilir, ancak olmaları gerektiğinden daha küçük hale gelir. Aşırı azot noksanlığı durumunda kloroz bütün yaprak yüzeyini kapsar ve yaşlı yaprak nekroz oluşmadan önce dökülür. Yaprak dökümü aşağıdan yukarıya doğru bir yol izler. Ayrıca sürgün oluşumu zayıflar, varolan sürgünler sertleşerek odunsu bir durum alır.

Azot noksanlığının yapraklarda görünmesi:

Azot noksanlığının yapraklarda görünmesi.

Çiçek oluşumu da azot noksanlığından etkilenir. Noksanlığın derecesine bağlı olarak çiçek oluşumu geriler. Oluşabilen çiçekler ise normalden küçük kalır ve renkleri bozulur. Genellikle azot noksanlığına çiçeklerin dayanıklılığı iyidir. Kökler gövdeye oranla daha uzun, yan kök oluşumu zayıf ve az, kök rengi beyaz olur.

Fosfor noksanlığı: Belirtiler önce yaşlı yapraklarda başlar. İlk belirti, yaprakların parlaklığının kaybolarak donuk bir renk almasıdır. Daha sonra yeşil renk arasında ve genellikle yaprağın alt tarafındaki ana damarlar boyunca kırmızı, sarı ve mavimsi pigmentler görülmeye başlar. Noksanlık ilerledikçe bu renklenme durumu yaprakların her tarafına yayılır. Bu süre içinde genç yapraklar yeşil kalır, ancak çoğu kez normal büyüklüklerinin onda biri kadar küçülmüş durumdadır. Yaşlı yapraklar genellikle nekrozdan önce ya da ölmeden dökülür. Eğer dökülmezlerse yaprak uçlarında nekroz başlar ve dibe doğru ilerler.

Fosfor noksanlığında gelişme zayıf, bitki sapı ince ve yan dal oluşumu azdır. Tomurcuk ve çiçek oluşumunda şiddetli azalama görür. Çiçekler normalden küçük ve renkleri bozuktur. Bazen erken çiçek dökümü olabilir. Kök gelişi zayıf ve özellikle kılcal kök sayısı azdır. Kökler kırmızı kahverengi görünümündedir. Yumru köklü bitkilerde de kök oluşumu gerilemektedir. Fosfor noksanlığı, bitkilerin bulaşma hastalıklarına yakalanma eğilimini arttırır.

Potasyum noksanlığı: Noksanlık belirtileri önce yaşlı yapraklarda başlar. Çoğu kez potasyum noksanlığı ile birlikte ortaya çıkan herhangi bir kloroz yoktur. Ancak yaprakların belirli kısımları canlı veya yeşil halden nekrotik yani kahve renge dönüşmeye başlar. Nekroz genellikle yaprak uçlarından veya alttaki kenarlarından başlar, yaprak tabanına doğru ilerler, ya da yaprak tabanında daha şiddetli olmak üzere yaprak üzerinde muntazam olmayan benekler halinde başlar. Bazen bu iki görünüme birden rastlanır.

Dipteki yaprakların dökümü aşağıdan yukarıya doğrudur. Başlangıçta gelişme kuvvetli ve sürgün oluşumu iyidir. Ancak çiçeklenme zamanında potasyum noksanlığı belirtileri birdenbire kendini gösterir. Bitki çok çabuk solar, tomurcuk oluşumu azalır. Çiçek büyüklüğü normal düzeye ulaşmaz ve çiçek rengi soluk kalır. Kökler uzun, yan kök oluşumu ise azdır. Kök görünümü sarımsı renkte ve sümüksü bir durumdadır. Bitkinin mantari hastalıklara yakalanma eğilimi artar.

Potasyum noksanlığının bitkide görünmesi:

Potasyum noksanlığının bitkide görünmesi.

Kalsiyum noksanlığı: Kalsiyum bitki bünyesinde tümüyle hareketsiz haldedir. Yani bitki bünyesinde yaşlı organlardan genç organlara taşınmaz. Bu nedenle kalsiyum noksanlığında belirtiler önce bitkinin genç organlarında kendini gösterir. Uçta bulunan yapraklar herhangi bir kloroz görüntüsüne bürünmeksizin küçülür ve yaşlı yapraklar kalın ve gevrek olur. Büyüme noktaları çoğunlukla öldüğü gibi bitkide yeni sürgünler oluşmaz ve kök sistemi de zarar görür.

Magnezyum noksanlığı: Noksanlık belirtisi önce alttaki yaşlı yapraklardan başlar. İnce ağ şeklinde damarları olan yapraklarda noksanlık belirtisi çok belirgindir. Klorofil oluşumunun azalması nedeniyle ortaya çıkan kloroz gerçekte bronz sarısı renkte olup magnezyum noksanlığına bronzlaşma hastalığı da denir.

Bitkide magnezyum noksanlığının görülmesi:

Bitkide magnezyum noksanlığının görülmesi.

Kloritik görünüm, yaprak ucunda V şeklinde yeşil alan bırakarak ilerler ve daha sonra yaprak tabanında yine V şeklinde teşkil eden bir alan kalarak orta kısımlar sararır. Noksanlık ilerledikçe yaprak uçları önce yeşil rengini yitirir, bunu dip kısımlar izler. Bu arada klorozun ilk göründüğü alttaki kenarlarda nekroz başlar. Magnezyum noksanlığında çiçek oluşumu da önemli derecede azalır. Kökler gövdeye oranla daha kısa görünüm alır.

Kükürt noksanlığı: Yetiştiricilikte kükürt noksanlığı pek görülmez. Bunun nedeni kullanılan çeşitli gübrelerin kükürt içermesi ve bu yolla toprağa kükürt verilmesidir. Bununla birlikte yetiştiricilerin tümüyle sıvı gübreleme programlarına dönmeleri ve kullanılan element kaynağının kükürt içermemesi nedeniyle kükürt noksanlığı da sorun olmaya başlamıştır. Kükürt de toprakta yıkanılabilir bileşikler halinde bulunur. Ancak bitki bünyesinde hareketsizdir ve noksanlık belirtileri önce genç yapraklarda başlar. Ayrıca, yaprak damarları aralarından daha açık bir renk alır. Bitkinin gelişi zayıf ve kök rengi beyazdır.

Demir noksanlığı: Demir bitki bünyesinde göreli olarak daha az hareketli bulunur. Bu nedenle noksanlık belirtileri genç yapraklarda yaşlı yapraklardan bir süre önce görülür ve genç yapraklar daha fazla etkilenir. Tipik demir noksanlığı yaprak damarları arasının sararması ile başlar. Damarların yeşil renklerini korumalarına karşın, damarlar arası yeşilimsi sarı ve sonunda krem rengine döner. Noksanlığın ilerlemesi halinde yaprak damarları da yeşil rengini yitirir ve bundan bütün yapraklar etkilenir.

Bitkide demir noksanlığının görülmesi:

Bitkide demir noksanlığının görülmesi.

Yapraklar küçük ve kesintili görünümlüdür. Demir noksanlığında bitkilerde gelişme zayıftır. Çiçekler normalden küçük kalır ve renkleri beyaz olur. Kökler gövdeye oranla daha kısa ve kahve renklidir.

Manganez noksanlığı: Noksanlık belirtileri genç yapraklarda başlar ve demir noksanlığına benzer. Demir noksanlığından farkı ise ana ve ince damarlar boyunca yeşil renk şeritlerinin daha belirgin ve geniş olmasıdır. Ayrıca, yapraklarda damarlar arası sararma demir noksanlığında olduğu gibi şiddetli olmayıp yeşilimsi sarı durumdan ileriye nadiren döner.

Çoğu kez benzer yönleri nedeniyle manganez, magnezyum ve çinko noksanlık belirtileri birbirleriyle karıştırılır. Noksanlık halinde yapraklarda damarlar arası sararma, manganezde önce genç yapraklarda görülmesine rağmen, magnezyumda bu sararma önce yaşlı yapraklarda görülür. Çinkoda ise yaprakların şekil bozukluğu da aynı zamanda görülür.

Bitkide manganez noksanlığı görülmesi:

Bitkide manganez noksanlığı görülmesi.

Çinko noksanlığı: Çinko bitki bünyesinde hareketsizdir. Bu nedenle noksanlık belirtileri önce genç yapraklarda başlar. Belirti, yaprakların küçülmesi şeklinde kendini gösterir. Yaprak genişliği uzunluğuna göre daha hızlı küçülür ve yaprak uzun şekilde görülür.

Boğumlar arası son derece kısalır ve uçtaki yapraklar rozet halini alır. Yan gölge veya gölge yerlerde yetişen bitkilerde çinko noksanlığının bol ışıkla gelişen bitkilere oranla daha kolay ortaya çıkmasıdır.

Bakır noksanlığı: Bakır bitki bünyesinde hareketsizdir. Bu nedenle noksanlık belirtileri önce genç organlarda görülür. Bakır noksanlığı bitkide büyümenin gerilemesine neden olur. Uçtaki yapraklar küçülerek normal büyüklüklerinin beşte birine kadar düşer.

Noksanlığın devam etmesi halinde uç kısımlar ölür. Çok sayıda zayıf yan sürgün oluşur. Çiçek oluşumu ve kök gelişimi de bakır noksanlığından etkilenir. Yaprakların dökülmesi yukarıdan aşağıya doğru bir yön izler. Zararlanma özellikle sıcak güneşli günlerde kendini gösterir.

Bor noksanlığı: Bor noksanlığı, önce boğum aralarının kısalmasıyla kendini gösterir. Daha sonra sap kısımları kalınlaşır ve yapraklar küçülerek sertleşir. Gövdede boğumların hemen altında derinleşen siyah benekler oluşur.

Molibden noksanlığı: Birçok geniş yapraklı bitkilerde molibden noksanlığına şerit yaprak adı verilir. Noksanlıktan etkilenen yapraklar pürüzlü ve kalındır. Yaprak kenarları düzensiz şekilde eğilir, bükülür ve darlaşan yapraklar kıvrılır. Ayrıca yapraklar karakteristik şekilde yukarı doğru kıvrılır.

Besin Elementlerinin Fazlalığında Ortaya Çıkan Belirtiler

Besin maddeleri fazlalıkları da bitkilerde beslenme düzeninin bozulmasına yol açmaktadır. Bunun yanında ayırt edici nitelikte bazı belirtilerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Süs bitkilerinde besin maddesi fazlalığına rastlanmaz. Bu açıdan besin maddeleri arasında farklar bulunmaktadır. Özellikle azot ve bor fazlalığından dolayı zararlanmalara sık sık rastlanmasına karşın, fosforun fazlalığı toprakta çeşitli yollarda ve önemli miktarda tutulması sebebiyle pek az rastlanan olgudur.

Besin maddeleri yoğunluğunun fazlalığı bitki gelişimi üzerinde doğrudan veya dolaylı olmak üzere iki şekilde olumsuz etki yapmaktadır. Dolaylı etki bazı besin maddesi fazlalıklarının başka besin maddesi alımlarının engellenmesi ve bitkilerde bu besin maddelerinin noksanlıklarına neden olmasıdır. Doğrudan etki ise, yetiştirme ortamında aşırı mineral madde kullanımı sonucu, tuz yoğunluğunun artarak bitkilerin su alımını etkiler. Bu da bitkilerde su düzeninin bozulmasına sebep olur.

Azot fazlalığı: Büyümede görülen aşırı gelişme nedeniyle dokulann yumuşak olması sorunu ortaya çıkar. Yapraklar koyu yeşil renkte, büyük ve şişkindir. Üstlerinde çoğunlukla nokta şeklinde kabarcıklar görülür. Genç yapraklarda şekil bozuklukları ve yaprağın bir yanının kırmızı kahverengi olduğu gözlenir. Çiçek oluşumu ve dayanıklılığı azalır, çiçeklerin renkleri bozulur. Bitkilerde hastalıklara karşı duyarlılık artar. Azotlu gübrelerin aşırı kullanımı ayrıca bakır noksanlığına neden olur.

Potasyum fazlalığı: Yaşlı yapraklarda zamanından önce sararmalar meydana gelir. Çiçekler küçük, yaprak rengi beyazımsı yeşil olur. Potasyumlu gübrelerin aşırı kullanımı bitkilerin azot, kalsiyum, manganez alımlarını önemli ölçüde etkiler.

Fosfor fazlalığı: Bitkilerde klorozlu veya yeşil renkli olur. Yaprak kenarlarında önce sarı, sonra kahverengi kırmızı beneklenme görülür. Daha sonra beneklenen kısımlar ölür. Zararlanmalar çoğunlukla demir, çinko, bakır gibi mikro besin elementlerinin tutulmalarıyla ilgili bulunmaktadır.

Kalsiyum Fazlalığı: Fazla kalsiyum demir, manganez ve bor gibi mikro besin elementlerinin alımını engeller. Bitkilerde bunlara ilişkin noksanlık belirtilerinin görülmesine neden olur.

Demir Fazlalığı: Demirin fazlası gelişmenin zayıflamasına, çiçek oluşumunun azalmasına, yaprak uçlarının ölmesine neden olur. Demir fazlalığı fosfor noksanlığı belirtilerine benzerlik gösterir.

Bakır fazlalığı: Fazla bakır demir klorozun meydana gelmesine neden olur. Ayırt edici nitelik olarak bitki yaprakları önce açık yeşil, sonraları kahverengine döner. Daha sonra ölü benekler görülen yapraklar dökülür. Bakır fazlalığı ayrıca molibden alımını olumsuz yönde etkiler.

Bor fazlalığı: Yaprak kenarları kıvrılır ve ölür. İleri aşamada yaprakların iç kısmında nekrozlu benekler oluşur. Bunun sonucunda yapraklar aşağıdan yukarıya doğru bir yön izleyerek dökülür. Genç yapraklarda da şekil bozuklulukları ve kloroz görülür. Çiçekleri ise normalden küçük ve renkleri soluktur.

Klor fazlalığı: Yaprak uçlarında ölme ve yaprak kenarlarında yanma, yaprak renginin kahverengi ile kırmızı kahverengi arasında değişmesi klor fazlalığının tipik belirtisidir.

Kükürt fazlalığı: Yapraklar beyazımsı yeşil renk alır. Ayrıca yaşlı yapraklarda kırmızı mor beneklerin ortaya çıkmasına neden olur.

Manganez Fazlalığı: Demir noksanlığına neden olur.

Çinko Fazlalığı: Bitkilerde önce kloroza sonra ölüme neden olur.

Gübrelemenin Esasları

Toprak Etmenleri

Bitkiler beslenmeleri için gerekli olan elementleri, başlıca topraktan alır. Bu nedenle yapılacak gübrelemenin, yetiştirme ortamında bulunan alınabilir durumdaki bitki besin maddelerinin miktarına göre ayarlanması gerekir. Ortamdaki besin maddesi az ise verilecek gübre miktarı da çok olacaktır. Bunu belirlemek için toprak analizleri yapılır. Analiz sonuçları sınır değerleri ile karşılaştırılarak gerekli gübreleme miktarı saptanır.

Öte yandan pH ile toprak reaksiyonu da çok önemlidir. Çünkü çeşitli pH değerleri topraktaki bazı bitki besin maddelerinin çözünürlüklerinin artmasını veya azalmasını sağladığından bitki gelişmesini olumlu veya olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle toprağın pH’ı da gübrelemede göz önüne alınmalıdır. Aşırı derecede asit veya alkali topraklara gübre uygulanırken pH’ı istenilen düzeye getirecek önlemlerin de alınması gerekir.

Yetiştirme ortamının pH’ı bitkinin istediği pH derecesinden düşükse, ya ortama doğrudan kireç verilir veya gübrelemede fizyolojik alkali reaksiyonlu gübreler tercih edilir. Eğer ortamın pH’ı bitkinin istediği pH derecesinin üstünde ise, bu durumda ortama ya kükürt katılır veya gübrelemede fizyolojik asit reaksiyonlu gübreler tercih edilir.

Bitki Etmenleri

Bitkilerin besin maddesi gereksinimleri birbirinden farklıdır. Ayrıca özellikle üç temel bitki besin maddesinin (N, P, K) yetiştirme ortamındaki uygun değer oranları da bitki türlerine bağlı olarak değişir. Bitkide beslenme bozukluklarının görülmemesi için bu oranın kesinlikle dengeli olması gerekir.

Bitkilerin uygun ve dengeli beslenip beslenmediği iki şekilde belirlenir. Bitki analizleri ve bitki besin maddelerinin noksanlık veya fazlalıklarına ortaya çıkan belirtilerin dikkatlice gözlenmesidir.

Bitkilerde ortaya çıkan belirtilerin doğru olarak tanınmasında çoğu zaman güçlüklerle karşılaşılır. Mesela aynı anda birden çok besin maddesi noksanlığı olabileceği gibi, uygun olmayan iklim ve toprak etmenleriyle hastalık etkileri de besin maddeleri noksanlıklarına benzeyen belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu durumda doku incelemesi yapmak gerekir. Tanımada en önemli kolaylık, bütün bitkilerde ortaya çıkan bu belirtilerin genellikle benzer oluşlarıdır.

Gübreleme

Tüm kültür bitkileri sağlıklı bir gelişim için yeterli ve dengeli bir beslenmeye ihtiyaç duyar. Dolayısıyla, bitkilerin yetiştirildikleri ortamdaki besin maddeleri miktarları, gereksinimleri karşılayacak düzeyde tutulmalıdır. Bu da, değişik yollarla kayba uğrayarak eksilen bitki besin maddelerinin yetiştirme ortamına yeniden katılmalarıyla sağlanır. Toprakların özelliklerini düzeltmek, bitkisel üretimi nitelik ve nicelik yönünden artırmak amacıyla toprağa verilen her türlü organik ve inorganik kökenli maddelere gübre, bu maddelerin toprağa verilme işlemine gübreleme adı verilir.

Bitkilerde uygun olan gübreleme biçimi, bitkinin gelişme dönemine bağlı olarak besin maddeleri arasındaki dengenin uygun biçimde ayarlanabildiği bir gübrelemedir. Söz gelişi, vegatatif gelişimin başlangıcında veya genç bitkilerde azotça zengin bir gübreleme programı yapılması gerekir. Böylece bitkinin yaprak ve sürgün oluşumu hızlandırılmış olur. Tomurcuklanma ve çiçek açma döneminde ise, çiçeklenmeyi özendirmek ve çiçek kalitesini artırmak için fosfor ve potasyum ağırlıklı gübrelerin kullanılması gerekir.

Gelişmiş ülkelerde N, P ve K elementlerini değişik oranlarda içeren çok çeşitli kompoze gübreler üretilmektedir. Üretilen bu gübreleri, yetiştirici kullanmaktadır. Ülkemizde ise, özellikle süs bitkileri yetiştiriciliğinde istenilen N, P, K oranını içeren gübre karışımı bulmak pek mümkün değildir. Bu amaçla, varolan herhangi bir kompoze gübre içerisine istenilen besin maddesini tek olarak içeren bir başka gübreyi katmak suretiyle uygun N, P, K oranlarında gübre karışımları elde etmek mümkündür.

İyi bir çiçekli bitki için gübre karışımı çok fazla N içermemelidir. Eğer bu bitkilerin beslenmesinde N’li gübre fazlaca kullanılırsa yaprak gelişimi hızlanır. Bu da üreticiye gübrenin çok yararlı izlenimini verir. Ancak daha sonraki dönemlerde çiçek oluşumunun yetersiz kaldığı görülür. Gübrelemede en uygun N: P2 O5 : K2 O oranı 6:4:6 şeklinde olmalıdır.

Ülkemizde yakın zamana kadar süs bitkileri yetiştiriciliğinde daha çok katı veya toz halindeki gübreler kullanılmaktaydı. Ancak son yıllarda dış ülkelerde olduğu gibi, yoğunlaştırılmış eriyikler halindeki çeşitli sıvı gübreler ticâri amaçla üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Sıvı gübrelerin çoğu yapraktan püskürtülerek uygulanmakla birlikte, bir kısım sıvı gübrelerde belirli oranlarda seyreltilerek toprağa verilebilmektedir.

Süs bitkilerinin gübrelenmesinde dikkat edilmesi gerekli konuları şöyle sıralayabiliriz.

  • Düşük konsantrasyonda ve az yapılan gübreleme, yüksek konsantrasyonda ve birden bire yapılan gübrelemeye daima tercih edilmelidir.
  • Gübreleme de kullanılacak gübreler hafif asit özellikte olmalıdır.
  • Gübrelemeden önce verileceği ortam iyice sulanmalıdır.
  • Gübreleme kesinlikle doğrudan güneş altında yapılmamalıdır. Bitkilerin akşama doğru serin havada gübrelenmesi tercih edilmelidir. Böylece rast gele yapraklara damlayan besin eriyiğinin yanık lekeleri oluşturmasına engel olunur.
  • İlke olarak dinlenme döneminde gübreleme yapılmaz. Bu nedenle gübrelemeye sonbahar başlangıcında son verilmelidir. Ancak kışın sıcak yerlerde bulunanlar dinlenme dönemine giremeyen sürekli yeşil otsu bitkilere ayda bir kez düşük konsantrasyonda gübreleme yapılabilir.
  • Yavaş büyüyen türlerde genç bitkilere, gübreleme ile hızlı büyüme sonucu oluşabilecek anormal gelişmelere engel olmak için gübre verilmemelidir.
  • Yaprakları alaca renkli olan bitkilere az gübre tercih eder. Aksi halde çoğunda yaprak rengin yeşile döndüğü görülür.
  • Besin maddeleri eksikliğinin görüldüğü haller dışında hasta bitkilere fazla gübre verilmemelidir. Çünkü bu bitkiler besin maddelerini alamadıkları gibi, genellikle zayıf durumdaki köklere gübre olumsuz etki yapar.

Yalnız yapraklan için yetiştirilen sürekli otsu yeşil bitkilere, genellikle kış sonundan sonbahar başlangıcına kadar gübrelenme yapılmaz. Çiçekleri için yetiştirilen bitkiler esas gelişme döneminde, tomurcuk ve çiçek oluşumu döneminde, yapraklarını döken süs bitkileri ise bir miktar yapraklandıktan sonra gübrelenmelidir.


İlginizi Çekebilir!
Facebooktwitterpinterestlinkedin

ilk yorumu siz yazın

Lütfen yorum bırakın.

E-mail ve isim zorunlu değildir.