Sıcaklık | Temel Bitki Yetiştiriciliği

Kapalı Alanlarda Sıcaklık

Bitkilerin yetiştirilebilme koşullarına uygun yapay ve kontrollü ortamlara sera denir. Bitkilerin büyümeleri ve gelişmeleri için, sera içi sıcaklığın belirli sınırlar arasında tutulması ve soğuk mevsimlerde de seranın ısıtılması gerekir. Sıcak mevsimlerde de seraların çeşitli yöntemlerle soğutulması gerekir. Yoksa sıcaklığın otuz dereceyi aştığı zamanlarda bitkilerin büyük çoğunluğunda fotosentez durmaktadır. Bu nedenle seraların kışın ısıtılması, yazın soğutulması gerekir.

Sera içinden görünüm:

Sera içinden görünüm.

Seranın içi ısıtılırken, ısının sera içinde dengeli olarak dağıtılması gerekir. Sera içinde ısının dengeli dağıtılmaması, seranın bir kısım yerlerinin soğuk, bir kısım yerlerinin sıcak olmasına neden olur.

Isıtma Gereksinimleri

Seranın ısıtılması için gerekli enerji, birim zamanda sera içine verilmesi gereken ısı miktarı ile belirlenir ve bunun birimi KJ/h, Kcal/h, veya W’dir.

Sera için gerekli ısı miktarının belirlenmesinde şu etmenler göz önüne alınır:

  • Sera hacmi ve dış yüzey büyüklüğü,
  • Sera örtü malzemesinin çeşidi ve örtü kat sayısı,
  • Isı kayıp alanlarının büyüklüğü etkilidir.

Seralarda Isıtma Sistemleri

Serada ısıtma yöntemlerine girmeden önce, sera ısıtma sistemlerinde yerine getirilmesi gereken koşulları inceleyelim. Bu koşullar şunlardır:

  • Sistem olanakları ölçüsünde az ısı kullanmalıdır.
  • Sera içinde yatay ve düşey yönde tekdüze bir ısı dağılımı sağlanmalıdır.
  • Ayarlanabilir bir ısıtma sistemi kurmalıdır.

Bir sera ısıtma sisteminde ısı tüketiminin en alt düzeye indirilebilmesi şu koşullara bağlıdır;

  • Isıtma sistemi sera tabanına yakın olmalıdır.
  • Isı akımının bitkilere doğru olması sağlanmalıdır.
  • Seranın cam örtü kısımlarını, çatı ve yan duvar, kapatarak bitkiye soğuk hava gelişi engellenmelidir.

Borulu Isıtma Sistemi

Borulu ısıtma sisteminde bir akışkanın ısıtılarak, kapalı bir sistemde dolaştırılmasıyla ısıtma sağlanmaktadır. Ülkemizde az uygulanan bu ısıtma sisteminin, ilk yapımının pahalı olması yanında işletme masrafları da yüksektir. Sera alanı büyüdükçe sera birim alanına düşen ilk yatırım masrafı azalır. Bu nedenle 2,5 dekardan az bir alana bu sistemin uygulanmaması önerilir. Borulu ısıtma sisteminin unsurları şunlardır:

  • Yakıt enerjisini ısı enerjisine dönüştürecek ocak ve bürülor.
  • Ocaktan elde edilen ısıyla sıcak su veya buhar üreten kazan.
  • Suyu seradaki sisteme gönderen pompa ve motor.
  • Sera içine döşenmiş sıcak suyun dolaşacağı borular.

Borulu ısıtma sistemi, otomatik olarak uygulanan bir sistemdir. Sistem bilgisayarlara bağlandığında istenilen sıcaklık sera içinde gerçekleştirilir.

Sıcak Havalı Isıtma Sistemleri

Sıcak hava ile ısıtma sistemi, ısıtılmış havanın belli aralıklarla küçük delikleri bulunan ince polietilenden yapılmış boru kanallara, bir basınç altında sürekli olarak gönderilmesi ilkesine dayanır. Sıcak hava ile ısıtma sistemi şu kısımlardan oluşur:

  • Hava ısıtma kısmı
  • Isınmış havayı ana kanala gönderen havalandırıcı kısım
  • Ana kanala bağlı sıcak hava dağıtım boruları

Sistemin ısıtma kısmında hava doğrudan veya dolaylı olarak ısıtılabilir. Doğrudan ısıtma sisteminde yanma hacminin, ısıtma hacminden iletken bir perdeyle ayrılması gerekir. Eğer bu hacimler birbirinden ayrılmazsa, yakıtların yanması sonucu ortaya çıkan is, duman ve gazlar bitkilere zarar verir. Dolaylı ısıtmada ise, hava önceden ısıtılan sıcak su veya buharla ısıtılmaktadır.

Havanın ısıtılması, katı, sıvı veya gaz yakıtlarla olmaktadır. Isıtılmış hava, bir havalandırıcı yardımıyla ana kanala gönderilmektedir. Sıcak havalı ısıtma yöntemleri şöyle sınıflandırılır:

  • Sera tavanına döşenen delikli borularla
  • Sera tabanına döşenen delikli borularla
  • Seraya döşenen deliksiz borularla
  • Boru olmadan sadece sıcak hava kullanımıyla

Sobalı Isıtma Sistemi

Ülkemizde sera ısıtma sistemi olarak sobaların yaygın olarak kullanılmasının nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

  • Sobalı ısıtma sisteminin ilk yatırım masrafının az olması
  • Sobalarda kullanılan yakıtın kolay bulunması, ucuz olması
  • Ülkemizdeki seraların büyük kısmı aile işletmesi olduğu için sobaların yakılması ve temizlenmesi için iş gücünün kolay sağlanması
  • Ülkemiz seralarında genel olarak, en uygun ısıtma yerine, bitkiyi dondan korumak için ısıtmanın yapılması,

Seralarda kullanılabilecek sobaları katı, sıvı ve gaz yakıtlı olarak üçe ayırmamız mümkündür.

Doğal Kaynaklarla Isıtma Sistemi

Doğal enerji kaynaklarının seraların ısıtılmasında kullanılması, ısıtma masraflarını büyük ölçüde azaltır.

Güneş enerjisinden yararlanma: Seraların ısıtılmasında, güneş enerjisinden pasif ve aktif olarak yararlanılmaktadır. Güneş enerjisinden pasif olarak yararlanabilmek için seraların güneşe karşı uygun bir konumda inşa edilmesi gerekir Seraların yönlendirilmesi ve çatı eğiminin uygun şekilde düzenlenmesiyle güneş enerjisinden iyi bir şekilde yararlanılmaktadır. Aktif olarak güneş enerjisinden yararlanmak içinse, güneş toplayıcıları kullanılmaktadır.

Jeotermal enerjiden yararlanma: Yeraltı sıcak sularının sondajlarla yeryüzüne çıkarılması ve seralarda kullanılmasıdır. Sıcak su plastik borularla sera için de dağıtılır. Ancak bu sistemin bazı sakıncaları görülmüştür. Boruların bitkilere yakın olması bitkilerin zarar görmesine neden olur. Ayrıca kullanılan suyun yeryüzü sularına karışması çevre kirlenmesine yol açar.

Elektrikle ısıtma sistemi: Elektrik enerjisi kullanarak sera havasının ısıtılmasında iki yöntem kullanılmaktadır. Birincisinde, hava bir havalandırıcı ile elektrik ısıtma elemanının üzerinden geçirilmektedir. Böyle ısınan hava sera içine gönderilir. İkinci yöntem ise bir yerde elektrikle ısıtılan su, sera içindeki ısı değişicilere gönderilerek seranın ısınması sağlanır.

Sera Soğutma Sistemleri

Seraların soğuk havada ısıtılmasına karşılık sıcak havalarda da soğutulması gerekir. Sera serinletme ve soğutma yöntemleri iki ana sınıfta toplanabilir.

Gölgelendirme ile soğutma

Gölgelendirmenin amacı, sıcak güneş ışıklarının sera içine girmesini engelleyerek sera içindeki sıcaklığın düşürülmesidir. Gölgeleme, güneş ışınlarının yeryüzüne dik geldiği ve havanın aşırı ısındığı özellikle öğle saatlerinde yapılmalıdır. Seralarda gölgeleme sürekli ve kısa süreli olarak iki şekilde yapılabilir.

Sürekli gölgeleme: Özellikle cam seralarda uygulanır. Bu uygulama ile seradaki bitkilerin güneş ışığından yararlanması azalır. Boya, kireç, çamur veya undan yapılan hamur sera yüzeyine sürülür.

Kısa süreli gölgeleme: Sürekli gölgelemeyle ortaya çıkan olumsuzlukları ortadan kaldırır. Hareketli gölgelemede denilen bu sistemin ilk aşamada maliyeti yüksektir.

Suyu Buharlaştırarak Soğutma

Yağmurlama ile soğutma: Seraların soğutulmasında yağmurlama, havalandırma ve gölgeleme ile birlikte uygulanmaktadır. Sera içinde sıcaklık arttıkça, bitkilerin terleme ile su kaybı artar. Bu sırada sera içinde yapılacak yağmurlama ile bitkilerin su gereksinimi karşılandığı gibi, yağmurlanan suyun buharlaşmasıyla sıcaklıkta düşer.

Islak yastıklarla soğutma: Suyun buharlaşmasında yararlanılır. Islak yastıklardan hava geçerken havaya karışan su buharı, buharlaşma sırasında buharlaşma için gerekli ısıyı havadan alması nedeniyle, seraya giren hava da soğur.

Isı Tutucular

Isı tutucuların amacı; sera içi enerjisinin sera dışına çıkışını önlemeye yöneliktir. Enerji tutucularının çeşidine göre seradan kaybolacak enerji miktarları azaltılabilir.

Açık Alanda Sıcaklık

Sıcaklık Değişimine Etki Eden Faktörler

Açık alanda sıcaklık değişimine etki eden faktörleri şöyle sıralayabiliriz:

Sıcaklık Üzerine Zamanın Etkisi: Güneşin doğuşuyla birlikte yeryüzünde sıcaklık hızla artmaya başlar. Güneş battıktan sonrada toprak yüzünde ışın yayma devam edemediğinden, geceleyin toprak sıcaklığı hızla azalır ve sabaha karşı, 24 saatlik gün içinde en düşük değere ulaşır. Bütün bunların sonucu olarak geceleyin toprak sıcaklığı, toprak üzerindeki havanın sıcaklığından da aşağıya düşer.

Yaz aylarında toprağın güneş altında ısınma süresi, güneş battıktan sonraki soğuma süresinden daha fazladır. Bu nedenle yaz gecelerinde toprağın soğuması, kış aylarına oranla daha azdır. Kış aylarında ise, güneş ışınları yeryüzüne eğik geldiğinden daha uzun bir atmosfer tabakası içerisinden geçerler ve güneşten gelen ışınların atmosfer tarafından tutulan miktarı artar. Yeryüzüne ulaşan ışık miktarı azalır.

Paralellerin Etkisi: Yeryüzünde yıllık ortalama sıcaklık dereceleri ekvatordan kutuplara doğru çıkıldıkça azalır. Bu azalma, kuzey yarım küresinde 20-230 kuzey paraleline kadar yavaş, daha sonra 700 kuzey paraleline kadar hızlı ve 700 kuzey paralelin den itibaren de yeniden yavaş yavaş seyreder. Güney yarım küresinde ise 600 güney paraleline kadar yavaş, 600 güney paralelinden sonra güney kutbuna kadar hızlı olur.

Yaz aylarında açık alanda yetiştirilen bitkilerden görünüm:

Yaz aylarında açık alanda yetiştirilen bitkilerden görünüm.

Sıcaklığın paralellere göre değişimi gözden geçirilirken, senelik ortalamalar yanında aylık ortalamaların da incelenmesi gerekir. Çünkü senelik ortalamalar arasında önemli farklar bulunmadığı halde, aylık ortalamalar arasında oldukça büyük farklar görülür.

Sıcaklık bakımından dünyamız başlıca üç iklim kuşağına ayrılmaktadır:

Tropik iklim kuşağı: Bu bölgede aylık sıcaklık ortalamaları arasında pek büyük farklılık yoktur.

Ilıman iklim kuşağı: Bu bölgede mevsimlere göre sıcaklık farkları oldukça büyüktür.

Kutup iklim kuşağı: Bu bölgede en düşük ve en yüksek sıcaklıklar arasında büyük bir fark bulunmaktadır.

Arazi meyli ve yönünün etkisi: Ekvatora bakan yamaçlar, senenin her gününde, kutuplara bakan yamaçlara oranla daha uzun süre güneş ışınlarını alırlar. Ekvatora bakan yamaçların eğimi arttıkça, buralara gelen güneş ışınlarının dikeylik dereceleri de artmaktadır. Bütün bunların sonucu olarak da, gerek kuzey, gerekse güney yarım kürelerde, ekvatora doğru olan alanlardaki sıcaklık derecesi, yönü kutuplara doğru olan alanlara oranla daha yüksek olmaktadır.

Yüksekliğin etkisi: Arazinin deniz seviyesine olan yüksekliği arttıkça, sıcaklık azalır. Bu azalma dağlık bölgelerde her 1000 m yükseklikte 10 C° olarak kabul edilmektedir.

Sıcaklık üzerine atmosferin etkisi: Bulutlu ve sisli havalarda daha çok su buharı bulunduğundan, açık havalara oranla bulutlu havada güneş ışınları daha çok tutulur. Yeryüzüne ulaşabilen güneş ışınlarının büyükçe bir bölümü yeryüzüne çarpıp yansıdıklarında havadaki bulut ve sis katmanları tarafından tutulurlar. Bunun sonucu olarak, bulutlu ve sisli havanın sıcaklığı, açık havaya oranla daha yüksek olur.

Sıcaklık üzerine toprak rengi ve yapısının etkisi: Toprak rengi, güneşten gelen
ışınlarının toprak tarafından tutulma yada yansıtılma oranını etkiler. Bitki örtüsü bulunmayan çıplak ve açık renkli topraklar, kendilerine gelen ısı ışınlarını kolayca yansıtırlar. Bu gibi yerlerde toprağın hemen üstündeki tabakası hızla ısınır. Buna karşılık, koyu renkli topraklar güneş ışınlarını bol miktarda emerek, açık renkli topraklara oranla daha sıcak olurlar. Öyle ki, aynı yerde, yaz aylarında koyu ve açık renkli iki toprak yan yana konulduğunda, bu toprakların üst katları arasındaki sıcaklık farkı 20 C°’ye kadar ulaşabilmektedir.

Sıcaklık üzerine bitki örtüsünün etkisi: Bitki örtüsü bulunan yerlerdeki hava hareketi, bitki örtüsü bulunmayan açık yerlere göre daha azdır. Bitki örtüsünün bulunduğu yerlerde gerek havanın, gerekse toprağın aşırı yoğunlukta ısınması ya da soğuması önlenmiş olur.

Sıcaklık üzerine kar örtüsünün etkisi: Eğer donmuş toprak üzerine kar yağacak olursa, kar örtüsü toprağın derinlere doğru donmasını önler. Dolayısıyla da karla kaplı topraklarda, karsız topraklara göre sıcaklık ve ısı değişimi çok daha azdır. Üstünde kar örtüsü bulunan yerlerde, bitkiler düşük sıcaklıktan önemli derecede korunmuş olurlar.

Termoperiyot veTermoperiyodizm

Günlük sıcaklık değişmelerine ‘termoperiyot’ adı verilir. Her gün güneşin doğup, batması; gündüz ve gecenin 24 saatlik süre içinde duraksız olarak birbirini kovalaması, sıcaklığın günün belli saatlerinde ritmik değişikliklere uğramasına neden olur. Güneşin doğması ile birlikte artmaya başlayan ışık ve sıcaklığa paralel olarak, havanın nispi nemi azalır. Hava sıcaklığının artıp, nispi nemin azalması öğleye kadar sürer. Öğleden sonra ise, hava sıcaklığı düşmeye ve nispi nem artmaya başlar. Öğleden sonra başlayan sıcaklık düşüşü ve nispi nem yükselişi güneşin batışına kadar yavaş; güneş battıktan sonra ise, hızlı bir şekilde seyrederek güneşin yeniden doğuşuna kadar sürer. Güneşin doğuşu ve batışı ile ilgili hava sıcaklığı ve nispi nem değişikliklerine bitkiler kendi yaşantılarını uydurmuşlardır. Bu uyumu sağlayan bitkiler sıcaklık, hava nemi ve diğer çevre koşulları aynı seyreden yapay koşullarda bırakıldıklarında, normal bir büyüme ve gelişme gösteremezler. İşte bitkilerin bu şekilde nöbetleşe olarak gece ve gündüz sıcaklıkları arasındaki değişim istemelerine ‘Termoperiyodizm’ denir.

Sıcaklığın Bitki Üzerine Olan Etkileri

Bitkilerde fizyolojik fonksiyonları için gerekli sıcaklıklar: Bitkilerin, 7 C°’nin altında ve 38 C°’nin üstündeki sıcaklıklarda büyük çoğunluğunun biyolojik fonksiyonlar durur. Ancak bu genel sınırların dışına çıkan birçok bitki cinsi, tür ve çeşitlerinin de bulunduğu bir gerçektir.

Bitki familya, cins, tür ve çeşitlerinin sıcaklık istekleri birbirlerinden oldukça büyük farklılıklar göstermektedir.

Genel olarak, bitkilerde en düşük büyüme sıcaklığı, en düşük çimlenme sıcaklığından birkaç derece daha yüksektir. Genellikle bitkilerin büyük çoğunluğunun fotosentez için istedikleri en uygun sıcaklık dereceleri, solunum için gerekli olan sıcaklık derecelerinden oldukça düşüktür. Bitkilerin büyümeleri ve gelişmeleri doğrudan doğruya meydana getirebilecekleri besin maddelerine bağlı olduğundan, bitki sıcaklığının kendisi için özel olan en uygun fotosentez sıcaklığının üstüne çıkması ve bitkide solunumun fazla olmaması gerekmektedir. Bitki çeşitlerinin kök gelişmelerinde istedikleri en uygun sıcaklık dereceleri ise, genellikle toprak üstü organlarının büyümek için istedikleri en uygun sıcaklık derecelerinden 5-6 C° kadar daha düşüktür.

Bitki sıcaklığı: Bitkinin sıcaklığı, içinde bulunduğu çevrenin sıcaklığı ile çok yakından ilgilidir. Genel olarak bitki köklerinde sıcaklık dereceleri, içinde bulundukları toprağın sıcaklık dereceleri kadardır. Buna karşılık toprak üstü organlarının sıcaklık dereceleri, güneş ışınlarını emdikleri zaman çevredeki hava sıcaklığından birkaç derece yüksek ve terleme ile su kaybettiklerinde ise birkaç derece düşüktür.

Düşük sıcaklığın bitkiler üzerindeki uyarıcı etkisi: Serin ve soğuk bölgelere uymuş kışlık bitkilerin büyük çoğunluğu, her yıl gelişmelerinin ilk devrelerinde uyku dönemine girerler. Bu uyku devresine girme sıcaklığın düşük olması nedeniyle ortaya çıkmaz. Bu kışlık bitkiler, uygun koşullarda çimlenip belli bir büyüme gösterdikten sonra, aynı uygun yetişme koşullarını sürdürebilirler. Ancak belli bir süre ve belli bir düşük sıcaklıkta uyku devresi geçirmezlerse, normal gelişme devrelerine tamamlayamazlar. İşte kışlık bitkilerin, generatif devreye geçebilmek için gelişmelerinin ilk devrelerinde belli bir süre belli bir düşük sıcaklık istemelerine ‘Vernalizasyon’ ya da ‘yarovizasyon’adı verilir.

Ancak, son yıllarda yapılan araştırmalarda bazı sıcak iklim bitki çeşitlerinin de normal bir generatif gelişme yapabilmeleri için vernalizasyon gereksinimlerinin bulunduğu saptanmıştır. Fakat bu gibi bitkilerin, serin ve soğuk bölgelerde yetişen bitkilere oranla venalizasyon süreleri daha kısa ve vernalizasyon sıcaklıkları daha yüksek (10-15 C°) olmaktadır.

Düşük sıcaklığın bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri: Hava sıcaklığı, 0 C°’nin üstünde fakat bitkinin minimum büyüme sıcaklığının altında kalırsa, bitki uyku devresine girer. Bu uyku devresinde solunumla harcanan besin maddeleri fotosentezle karşılanamadığından bitkilerde sararma ortaya çıkar. Eğer bu sıcaklık düşüşü ani ve fazla miktarda olursa, bitki hücrelerinin protoplazmaları zarar görmeye başlar. Bu zararlar başlıca üç şekilde kendini gösterir:

  • Düşük sıcaklık henüz hücre suyunu donduracak dereceye düşmediği halde protoplazmanın pıhtılaşması sonucu bitkiler ölür.
  • Düşük sıcaklıkta hücreler arası boşluklarda oluşan buzlar bir yandan hücre protoplazmasına su çekip pıhtılaştırarak; diğer yandan da sivri uçlu buzlar doğrudan hücre zarlarını parçalayarak bitkilerin ölümüne neden olurlar.
  • Kısa sürede ve fazla miktarda ortaya çıkan sıcaklık düşmelerinde, hücre protoplazması içinde buzlar meydana gelir. Bu buz kristalleri protoplazmik yapıyı parçalar, aynı zamanda hacim genişlemesiyle hücre zarlarının yırtılmasına neden olur, sonuç olarak da bitki ölür.

Ancak, bitki cins, tür ve çeşitlerini hücreler arası boşlukları ve hücre büyüklükleri, hücre suyunun miktarı ve yoğunluğu, hücre zarı kalınlıkları aynı olmadığından; bunların düşük sıcaklıklara dayanıklılık dereceleri de farklı olmaktadır.

Düşük sıcaklığın bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri her zaman ve her yerde aynı ölçüde olmaz. Bu olumsuz etkilerin az ya da çok olarak ortaya çıkmasında:

  • Düşük sıcaklığın miktarı ve süresi,
  • Sıcaklık düşmesinin ani ya da yavaş yavaş olması
  • Bitki morfolojisi,
  • Bitkinin büyüme hızı ve gelişme devresi,
  • Bitki bünyesindeki madensel besin maddeleri ve su miktarı (kimyasal yapısı),
  • Bitkinin bölge koşullarına uyma özelliği, önemli derecede etkili olmaktadır.

Düşük Sıcaklığın Bitkiler Üzerindeki Mekanik Zararları

Bitkilerin toprak üstü organlarının sıcaklığı, içinde bulundukları havanın sıcaklığı ile çok yakından ilgilidir. Kış aylarında özellikle geceleri hava sıcaklığı azaldığı zaman bitki gövdesinin sıcaklığı da azalır. Öyle ki, bazen bitki gövdesinin sıcaklığı 0 C°’ye kadar düşebilir. Bunun sonucu olarak da, bitki gövdesinde büzülmeler ortaya çıkabilir. Bu şekilde büzülmelerin mekanik etkileri, özellikle ağaç gövdelerinde kolaylıkla görülebilir. Geceleri düşük sıcaklıklarda ağaçların kabuk kısımları hızla sıcaklık kaybederek büzülürlerken, iç kısımlarda sıcaklık daha yüksek olduğundan büzülme görülmez. Ağaç kabuklarında soğuk etkisiyle ortaya çıkan büzülerek gerilmeler, sıcaklığın ani ve hızlı düştüğü zamanlarda daha da belirgin olur. Bu gibi şiddetli büzülme ve gerilmelere ise, ağaç kabukları dayanamaz ve kabuklar uzunlamasına yarılırlar.

Kış Kurağının Zararları

Kış aylarında toprak soğuk ve donmuş, buna karşılık toprak üstü havasının sıcaklığı daha fazla olursa, bitki toprak üstü organlarının transpirasyonla kaybettiği suyu kökleriyle topraktan karşılayamaz. Çünkü düşük sıcaklıkta suyun akışkanlığı azalır.

Don Kabarması ve Don Kesmesi

Toprağın donup çözünmesi, toprak suyunun alt katlardan yukarıya doğru çekilmesine ve buradan da buharlaşarak havaya karışmasına neden olur. Bu durum özellikle yağmurlu havalarda erozyonu artırıcı rol oynar. Donmalar hızlı olduğunda, toprağın üst katları kütle halinde donar. Bu gibi ani donmalarda, toprak içindeki su toprak parçacıklarından ayrılma olanağı bulamaz ve toprakla birlikte donar. Eğer sıcaklık derecesi donma noktasının altına yavaş yavaş düşecek olursa toprağın yüzünde önce ince bir kat donar. Donan bu ince katın alt yüzü, toprak içindeki suyu kendine çeker. Bunun sonucu alt katta dikey su billurları oluşur. Bunu izleyen akşamlarda donun etkisiyle, toprağın alt katlarında yeni buz katları meydana gelir Bu şekilde aşağıdan eklenen buz katlarının etkisiyle ilk donan buz katları toprakla beraber yavaş yavaş yukarıya doğru yükselir ve bu olaya ‘don kabarması’ adı verilir. Bu şekilde gece donup yükselme ve gündüz erime olayları birbirini izleyerek ilerlerken toprakta ekili bulunan bitkilerin toprak altı organları da her gün biraz daha yukarıya doğru çekilir. Öyle ki, bu durum uzun süre devam ederse, genç bitkiciklerin kök taçları bazen 8-10 cm kadar toprak yüzüne çıkabilir ve bunun doğal sonucu olarak da bitkiler ölürler. Çok kerede, bu durumda kökler yukarılara doğru çekilirken koparlar ve bitkilerin daha da erken ölümüne neden olurlar. İşte bu olaya ‘don kesmesi’ adı verilir.

Yüksek Sıcaklığın Bitkiler Üzerindeki Olumsuz Etkileri

Sıcaklık en uygun büyüme sıcaklığından yukarıya doğru çıktığında fotosentez ve solunum dengesi bozulduğundan bitkilerde büyüme yavaşlar. Sıcaklık artışı, bitkinin kendine en yüksek büyüme sıcaklığını geçecek olursa, bitki önce bir durgunluk devresi geçirir. Eğer bu sıcaklık artışı uzun süreli devam ederse bitki toprak üstü organları ile devamlı kaybettiği suyu, kökleri ile karşılayamaz. Önce yapraklardan başlamak üzere yeşil organlar sararmaya başlar. Bitkinin devamlı su kaybetmesi ise, protoplazmanın pıhtılaşmasına ve bitkinin ölümüne neden olur. Özellikle bu durum sıcak rüzgârlar estiğinde çok daha hızlı seyreder.


İlginizi Çekebilir!
Facebooktwitterpinterestlinkedin

ilk yorumu siz yazın

Lütfen yorum bırakın.

E-mail ve isim zorunlu değildir.